Bir kadının dövüldüğü, hele bıçaklandığı, öldürüldüğü gibi haberler yok mu? Onlar, haberlerin en berbatlarıdır. İnsan hayatında bir bardak suyun hakkı vardır. İkram edilen bir tabak yemeğin hakkı vardır. Bir hizmetin hakkı vardır. Bir güler yüzün, yapılmış bir fedakârlığın hakkı vardır. Yüzlerce hakka, yani o ürkütmesi gereken kul hakkına rağmen kadına el nasıl kalkar? Hele o kadın, çocukların anasıysa? O berbat haberlerden daha berbadı, kadınla birlikte çocukların da öldürülmesidir. Çağdaş, uygar, modern...safsatalarıyla kendini tanıtan günün şartları, kadını bin türlü şekille suistimal etti ve etmekte. Kadın, hiç bir çağda bu denli yerlere düşürülmedi, eşyalaştırılmadı. Altın mı, kadın mı? Üç tane altını olan, onu saklayacak yer bulamazken, kadın meydana saçıldı. Bazen eş olarak, bazen düzeyli beraberlik denen yalanla, bazen arkadaşlık hilesiyle, bazen çalışan, bazen sporcu, bazen, güzellik yarışmacısı olarak kötüye kullanıldı. Kadın boksör olur mu? Kadın halterci olur mu? Kadın ve yumruk. Kadın ve adale... Eski şairler, kadının bir bakışına, kaşına, kirpiğine, edasına mısra şahaserleri yakarlardı. Sırrını kaybeden kadın, cinsiyet robotuna dönüştürüldü. Bir bakınız bakalım, uyuşturucudan hapishanelerde ne kadar kadın var? Ya kumarın pençesindekiler? Etini satan kadın da bir şiddet mağduru değil mi? Kadın adayı liseli kızların, erkek uğruna birbirlerini bıçaklamaları neyin habercisidir? Yatak odalarını salonlara taşıyan dizi filmler, asli mânevi faildir. Kadına şiddet bir türlü değil ki!!! Bizim ulu medeniyetimizde kadın cinsi latiftir. Bir güzel neseptir, soydur. Yuvayı yapan dişi kuştur. Kadından dolayı o sevgili eş ve o kutlu anadan dolayı o yuva sıcaktır. Kızların diri diri toprağa gömüldüğü, kadının mal gibi alınıp-satıldığı kirli zamanlardan narin varlıklar olarak zarif muamelere layık görüldüğü huzurlu günlere gelindi. Kız çocuk, genç kız ve ana. Ve o ananın ayaklarıyla ardında cennete çıkan izler bırakması. Sezai Karakoç bir şiirinde "Bir kadını al onu yont yont anne olsun/ Her kadın acıma anıtı bir anne olsun" der. Şair, burada kadın-anayı abideleştirmekte, kadını merhamet timsali olarak göstermekte. Merhamet, Erhamerrahimîn/merhametlilerin en merhametlisi olan yüce Allah'ın bu isminden bir nasiptir. İçinden geçip geldiğimiz medeniyette bir Peygamberimize - aleyhisselam-bir de kadına "sevgili" denirdi. Bu çağ, sahte sevgilerle sevgiliyi bitirdi. Ama itiraf edilsin ki çağın kadını da suçlu. Kendini şöhret uğruna, para uğruna, başka şeyler uğruna çok kolay harcadı. Bir özge canken saman alevi manken oldu. Kadınını yitiren cemiyet, hüsrana uğramaya mahkumdur. Şiddetin hangi çeşidiyle talan edilirse edilsin kadın, hoyrat kocaya karşı, zalim erkeğe karşı, hatta belki kendine karşı korunmalı ve kurtarılmalıdır. Kadını kurtarmak, sağlıklı yarınlar inşa etmektir.