İstanbul'un içi-dışı AVM ve site oldu. Anadolu, hatta OMT coğrafyası İstanbul'da gördüğüne imrendiği için onlar da harıl harıl bunları yükseltmekteler. Bir tarafta sitelerle mahalleler ortadan kalkmakta, diğer taraftan AVM'ler sokak ve cadde esnafıyla çarşıları tehdit etmekteler.
Gündelik hayatımızda 'mahalleli', 'bizim mahalleden' diye tabirler vardı. Komşuluklar mahalle hayatını, mahalle hayatı şehri beslerdi. Mahallenin mescidi, bakkalı, fırını, manavı, kasabı, terzisi, manifaturacısı, ayakkabı tamircisi vs. olurdu. Buralar aynı zamanda ayaküstü bile olsa tanışma, konuşma, hal-hatır sorma yerleriydi. Ayrıca, yoğurtçu gibi seyyar satıcılar vardı. Bu mahalleler bir büyük aileye benzerdi. Herkes birbirini tanırdı. Yabancının mahalleye girdiği bilinir, hırlı mı hırsız mı araştırılırdı. Mahalle bayram, düğün, sünnet gibi sevinçli günleri ve hastalık ve cenaze gibi mahzun günleri birlikte yaşardı.
Gündüzleri cıvıl cıvıl olan mahallede evler akşamları misafirlerle şenlenirdi. Geceleri bekçiler, düdük sesleriyle emniyet ve huzuru beklerler, kışları bozacılar, kendilerine has satış sesleriyle gecenin rengine renk katarlardı.
Şehirlerin merkezinde bedesten, arasta veya çarşılar yaşardı. Buralarda esnaf, beraberliğin adıydı. Sabahları toplanıp birlikte dua ederek dükkânlar açılırdı. Çok kere çorbalar birlikte içilirdi. "Siftah" denen bir kavram vardı. O esnafın siftah yaptığını "Allah, bereket versin, siftah senden bereket Allah'tan" sözüyle anlaşılırdı.
Mahalle hayatına önce apartmanlar darbe vurdu. Dört tarafı çevrili, kapısında güvenlikçilerin olduğu siteler, şimdilerde iyiden bitirmekte. 'Residence' denen kocaman ikametgâhlarda insanlar beş yıldızlı otel hayatının mekanik yalnızlığındalar.
Çoğu dünyaya ait 100 kadar markanın hakimiyetindeki AVM'lerse o yalnız insanların tüketim sığınaklarına dönmekte. Esnafta, çarşıda hal-hatır vardır. Buralarda ise müşteriyi sersemletmek için çalınan müzik. Esnafta selam geçer, AVM'de kredi kartı.
Mahalle sosyal teminat, esnaf orta direktir. AVM'lere, sitelere karşı olduğumuz zannedilmesin. 'Eski günlerde kalalım' demiyoruz. Değişimler yaşanırken kendimiz olarak yola devam edelim diyoruz.
Şu resmetmeye çalıştığımız meselenin aile, mahalle, komşuluk, ticaret, millî ve milletlerarası kültür, sosyolojik, dinî diye sıralanacak birçok yönü var. Eğer cemiyette düne nazaran mukayese edilmez ölçüde boşanma, soygun, taciz ve cinayet gibi istenmedik hadiseler arttıysa, bencillikler, vurdumduymazlıklar çoğaldıysa, AVM'lerle stadyumlar, insan sığınma merkezlerine döndüyse bu ürkütücü neticede şu tablonun büyük etkisi vardır. Hazmedemeden şehirleşme yaşandı. Kavranmadan çağla tanışıldı.
Siteli, residenceli, AVM'li, bol reklamlı, bu hayatı, samimiyet zenginliğimizle yerlileştirmemiz lazım. Toplum, belli marka ve dolaysıyla bir avuç aile ve belli sayıda şirketin ırgatı konumuna düşmemeli.
Hayat, muvazene yani dengedir.