Cumhuriyeti kuran irade, üzerinde çalışılmış bir projeye sahipti. Mustafa Kemal, inkılaplarını daha zabitken planlamıştı. Kurucu irade, yol alırken, projeyi hayata geçirebilmek için taktikler tatbik etmekteydi.
Önce, Büyük Millet Meclisi cuma günü Hacı Bayramı Veli Camiinde yapılan dualarla açıldı. 12 Mart 1921'de Mehmet Akif'in yazdığı şiir, ayakta alkışlanıp İstiklal Marşı olarak kabul edildi. 1924 anayasasında devletin dini, "dini İslamdır" hükmü yer aldı.
Bunlar olurken esası Meclis-i Meb'usan olan birinci meclis vardı. Sonra o meclis elenerek ikinci meclis devri başladı. Artık önceki icraatların tersi yapılıyordu.
Devlete, dine ve sosyal hayata dair radikal reformlara girişilerek ezana varıncaya dek ne varsa değiştirildi.
İstiklal Marşı da değiştirilmek istenmişti.
1925, 1930 ve 1937'de Mehmet Akif Ersoy'un yazdığı İstiklal Marşı'ndan vazgeçilerek yeni bir millî marş kabul edilmesi için yarışmalar açılmıştır.
İstiklal Marşı'nın gözden çıkartılma sebepleri şunlardır:
1-Batıyı ağır bir dille resmetmesi.
2-Şiirde iman, Allah, Peygamber, Kur'an, ezan, şahadet gibi yüksek dini değerlerin kuvvetle yer alması.
3-Mustafa Kemal'in övülmemesi.
1925 Müsabakasını Maarif Vekâleti Hars Müdürlüğü tertiplemişti. Bunu yapabilmek için de ilk marşın kabulünde emeği geçen Hamdullah Suphi, Millî Eğitim Bakanlığından istifa etmek zorunda bırakılarak yerine Mustafa Necati getirildi. Fakat ne 1925 ve ne de sonraki müsabakada şiirler, kabul görmemiştir.
1937'de bir müsabaka daha açılır. Falih Rıfkı Atay, iştirak etmesi için Necip Fazıl Kısakürek'e de teklif götürür. Şair, müsabakanın iptal edilmesi şartıyla yazabileceğini söyler. İsteği kabul görür. Büyük Doğu Marşı ortaya çıkar. Ancak, teşebbüs Kemal Atatürk'ün ölümü üzerine neticesiz kalır.
Ezanın Türkçe okunması, İstiklal Marşı'nın değiştirilmesi gibi gayeler, bir zihniyetin aradan bir asır da geçse vazgeçemeyeceği bir hedeftir. Camileri bombalama şeklindeki düşmanlıkların sahipleri, 28 Şubat'ta İstiklal Marşı'nın değiştirilmesi isteğini de oldukça sert bir üslupla dile getirmişlerdi. Bu düşüncedeki generaller, Millî Marşımızın 'gerici unsurlar' taşıdığını beyan edebiliyorlardı.
Ne var ki...
Zırva tevil götürmedi.
Zaman hakem oldu.
Şimdi her şey, yerine oturmakta. Bir çağ, şu veya bu şekilde kendisiyle yüzleşiyor.
İstiklal Marşı'nın bestesi hakikaten ona layık değildir. Besteyi değiştirme teklifi kaale alınabilir. Yenisine gelince, O'nun cevabını merhum Akif vermişti:
-Allah, bu milleti bir daha İstiklal Marşı yazma mecburiyetinde bırakmasın.