Bir zamanlar Türkiye

Video kasetler, 1980’li yıllarda Türkiye’de çok popüler olmuş, öyle ki sokaklarda bile hayat durmuştu. Alabilen evine video kaset oynatıcı alıyor, alamayanlar ise “video bayilerinin” camlarında oynatılan filmleri seyretmek için kaldırım işgal ediyordu.

Rusya-Ukrayna Savaşı sebebiyle son yıllarda nükleer savaş korkumuz tekrar depreşti. Siyasi liderlerin açıklamaları “blöf” bile olsa insanları endişeye sevk etti. Vakti zamanında ise nükleer savaş, daha ciddi bir tehlikeydi.

Bulgaristan’da idareyi elinde bulunduran Komünist lider Todor Jivkov, 1980’li yılların ortalarına doğru ülkedeki Türklerin üzerine bir kâbus gibi çökmüştü. Müslüman Türklerin dini özgürlükleri baskılandığı gibi, yeni doğan bebeklere Türkçe isimler koymak da yasaklanmıştı. Bu acımasız politikalar ise Bulgaristan’dan Türkiye’ye göç dalgaları meydana getirmişti.

Suriye’yi demir yumrukla yönetip halkına kan kusturan ve şimdi milyonlarca Suriyeli gibi kendisi de mülteci durumuna düşen Beşar Esad, enteresan bir şekilde iktidara gelmişti.

Nakit para artık hayatımızdan hızla çıkıyor. Bütün dünyada güvenlik gibi birçok gerekçe gösterilerek “nakitsiz bir toplum” meydana getiriliyor. Öyle ki bazı İskandinav ülkelerinde dilencilere bile kartla ödeme yapılabiliyor. 

Emektar vapurlar değişen İstanbul'a ayak uyduramıyor, aleyhlerinde manşetler atılıyordu. Artık 'yıllardır bizi hasta eden onlardı, o yüzden bir an önce kaldırılmaları' gerekliydi. Şirket-i Hayriye'yle hizmete başlayan Osmanlı vapurları 80'li yıllarda böyle haber olmuştu.

39 yıl önce bugün Türkiye'nin çok konuştuğu bir iş kazası yaşandı. İnşaatta çalışan sıvacılar 13 kat aşağı düştükleri halde kurtuldular. Peki ama nasıl?

Türkiye, hiçbir zaman alkolün meşhur tabirle “su gibi tüketildiği” Avrupa ülkeleri gibi olmadı. Ancak Türk insanın içki ile ilişkisi yıllara göre değişiklik gösteriyor.

12 Eylül 1980 Darbesi sonrasında Türk sinemasında müstehcen film furyası daha da artmış bu da yerli sinemanın sonunu getirmişti. 90'lı yıllara doğru “Devlet sinemayı kurtarsın!” beklentisi dile getiriliyordu.

Modern hayatın dikte ettiği şartlar insanları “çocuklu” olmaktan “köpekli” olmaya itiyor. Evet, evlat yetiştirmek kolay bir şey değil ama Türkiye’de son yirmi senede doğurganlık hızında kötü bir düşüş yaşanıyor!