2. Trump döneminde Türk–Amerikan ilişkileri: Nasıl bir gelecek bizi bekliyor?

ABD’de tarihi 5 Kasım seçimleri Donald Trump’ın ezici zaferiyle neticelendi. Trump, pek çok kesim tarafından “öngörülemez” bir lider olarak değerlendiriliyor. Peki 2. Trump dönemi, Türk-Amerikan ilişkileri açısından ne vadediyor?
ANALİZ/DR. DOĞACAN BAŞARAN—Başkanlık yaptığı ilk döneminde bilhassa Çin ile ticaret savaşlarını başlatması ve İran ile P5+1 ülkeleri tarafından imzalanan nükleer anlaşmadan çekilmesi, bu öngörülemezliğin gerekçeleri olarak sunuluyor. Oysa Donald Trump siyasetin alışıldık doğasını yansıtmasa da aldığı kararların merkezine ekonomiyi koyan rasyonel bir lider. Bu durumda iş adamı olmasının da etkisi var. Kararlarında jeopolitikten ziyade ekonomik gerekçeler belirleyici oluyor.
ERDOĞAN-TRUMP DOSTLUĞU
Öncelikle Trump’ın seçilmesinin Türk-Amerikan ilişkilerinde olumlu bir hava oluşturacağını ifade etmek mümkün. Zira Trump’ın ilk döneminde iki ülke arasındaki ilişkilerde ciddi sorunlar yaşanmasına rağmen krizlerin zirve noktasına ulaştığı anlarda diyalog mekanizmasının işlediği görülmüştü. Bir diğer ifadeyle Türk-Amerikan ilişkilerinde iplerin gerilip kopma noktasına geldiği anlarda, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Trump arasında gerçekleşen görüşmeler sorunların çözülmesini mümkün kılıyordu. Bu anlamda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Trump ile dostane bir diyaloğa sahip olmasının Türk-Amerikan ilişkilerindeki krizlerin aşılabilmesi için bir fırsat penceresi açacağı aşikar.
RUSYA-UKRAYNA SAVAŞI'NDA ATEŞKES VAKTİ Mİ?
2022 yılının Şubat ayında başlayan Rusya-Ukrayna Savaşı’nın bir yıpratma savaşına dönüşmesinin temel nedeninin Joe Biden yönetiminin tavrı olduğu söylenebilir. Zira Biden yönetimi, Rusya’nın uzun yıllar süren bir savaşın içine çekilerek “büyük güç” olma idealinden koparılması gerektiğini düşünmüş ve Ukrayna’ya direnişini sürdürmeye yetecek ama zafer getirmeyecek ölçüde askeri yardımlarda bulunmayı tercih etmişti.
Buna karşılık Trump ise Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile iyi ilişkilere sahip. Üstelik Trump, seçim kampanyası boyunca Ukrayna’daki savaşı durduracağını ifade etti. Bu durum, Ankara ile Washington arasında yakın çalışma imkanı oluşturabilir. Çünkü Türkiye, Tahıl Koridoru Antlaşması vesilesiyle savaşan tarafları aynı masa etrafında toplamayı başarabilen tek ülke. Dolayısıyla Trump, Ukrayna’daki savaşı sona erdirebilmek için Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın diplomasi başarılarından istifade etmek isteyebilir. Ancak tablo tamamen toz pembe de değil.
ABD'NİN TERÖR ÖRGÜTÜ PKK/YPG'YE DESTEĞİ
Trump, iş adamı olmasının etkisiyle Amerikan askerlerinin çeşitli coğrafyalarda varlık göstermesi konusunda yaptığı açıklamalar nedeniyle sık sık Pentagon ile (Savunma Bakanlığı) karşı karşıya gelmişti. Bunun temel nedeni Pentagon’un Amerikan askerlerinin dünyanın farklı yerlerindeki varlığını jeopolitik gerekçelerle temellendirmesi ve buna karşılık Trump’ın ise maliyet hesabı yapması. Nitekim ABD’nin Afganistan’dan çekilmesini sağlayan 29 Şubat 2020 tarihli Doha Antlaşması da Trump döneminde imzalanmıştı.
Trump’ın coğrafyamızı yakından ilgilendiren bir diğer çıkışı da ABD’nin Suriye ve Irak’tan çekilmesi konusu. Trump’ın bu tutumu Türkiye’nin çıkarınaymış gibi görünebilir. Fakat bu çekilme planı, Washington yönetiminin terör örgütü PKK/YPG’ye olan desteğini sonlandırması anlamına gelmiyor. Bilakis bizzat Trump döneminde ABD, yıllık bütçesinden PKK/YPG’ye kaynak ayırmaya başlamıştı. Yine ABD’nin terör örgütüne bu dönemde eğitim, istihbarat ve lojistik alanlarında destek sağladığı biliniyor.
DOĞU AKDENİZ VE ABD'NİN TÜRKİYE'Yİ GÜNEYDEN KUŞATMA STRATEJİSİ
East-Med projesi üzerinden Doğu Akdeniz’de Türkiye karşıtı bir blok inşa etme süreci de Trump döneminde yaşandı. Yine ABD’nin Yunanistan’ı silahlandırması ve hatta Dedeağaç’a yığınak yapması süreçlerinde ABD Başkanı olan kişi Trump’tan başkası değildi.
Daha sonraki yıllarda Biden yönetiminin Güney Kıbrıs’a silah ambargosunu kaldırması ise bölgedeki Türkiye karşıtı hamlelere bir yenisini ekledi. Bu noktada terör örgütü PKK/YPG’nin Suriye’de ABD’nin desteğiyle varlık göstermesinin Doğu Akdeniz-Ege hattındaki gelişmelerle birlikte ele alınması mümkün. Aslında ABD, vekil aktör olarak kullandığı terör örgütü PKK/YPG ve vekil olarak gördüğü bir devlet olan Yunanistan aracılığıyla Türkiye’yi güneyden kuşatıyor. Bu sürecin başlangıcı ise Trump dönemine dayanıyor.
GAZZE'DE DEVAM EDEN SOYKIRIM VE İBRAHİM ANLAŞMALARI
Bilindiği üzere 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana tüm dünya, canlı yayına bir soykırıma tanıklık ediyor. ABD’nin tutumu ise uluslararası kuruluşların katliamları durdurma konusunda yetersiz kalmasının temel sebebi. Biden yönetimi, İsrail’in Gazze’deki katliamlarına açık destek vermesinin yanı sıra Lübnan’a yönelik saldırılar karşısında da sessiz. Peki, Trump’ın, zafer konuşmasında verdiği savaşları durdurma sözü, İsrail’i durdurmayı içeriyor mu?
Gelin İbrahim Antlaşmaları’nı hatırlayalım. Birinci Trump döneminde ABD, Körfez’deki Arap ülkeleri ile İsrail arasındaki normalleşme süreçlerine arabuluculuk yapmıştı. Hatta bu sürecin mimarı da Trump’ın damadı Jared Kushner olmuştu.
Açıkçası Arap Dünyası’nın İsrail saldırganlığı karşısında bu kadar sessiz kalmasının nedenlerinden biri de temelleri o dönemde atılan normalleşme süreci. Dahası seçimleri kaybeden Kamala Harris’in İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun Amerikan Senatosu’ndaki konuşmasını dinlemeye katılmadığını hatırlatmak ve İsrail merkezli Ynet’in Netanyahu yönetiminin Trump’ın seçilmesini istediği şeklindeki haberlerini anımsatmak doğru olacak.
Buna karşılık Türkiye, Gazze’deki katliamların başından bu yana İsrail’in durdurulması gerektiğini savunuyor. Hatta Türkiye, Uluslararası Adalet Divanı’nda yürütülen soykırım davasına da müdahil oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Filistin konusunda Trump ile karşı karşıya gelmesi muhtemel.
BİRİNCİ TRUMP DÖNEMİNDE TÜRK-AMERİKAN İLİŞKİLERİNDE YAŞANAN KRİZLER
Trump döneminde Türk-Amerikan ilişkilerinde ciddi krizler yaşanmıştı. ABD’nin terör örgütü PKK/YPG’ye olan desteğinin ve Doğu Akdeniz’deki tutumunun yanı sıra FETO terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen’in iadesi konusunda adım atmaması ve Türkiye’nin taleplerini geri çevirmesi de krizleri derinleştirmişti.
Dahası ABD, FETO kaynaklarının iftiraları üzerinden Türkiye’ye Halkbank Davası’nı kullanmıştı. Bunun yanı sıra Washington yönetimi, hava savunma sistemi ihtiyacı olan Türkiye’ye Patriot vermemiş ve dahası Ankara’nın Moskova ile anlaşarak S-400 Hava Savunma Sistemleri satın almasına da yaptırımla cevap vermişti. Aynı zamanda Türkiye, F-35 programından çıkarılmıştı.
MEKTUBUNA SERT CEVAP VERİLMİŞTİ
15 Temmuz darbe girişimine karışan Rahip Brunson nedeniyle de iki ülke karşı karşıya gelmişti. Ayrıca Trump, Türkiye’nin Suriye’de düzenlediği terörle mücadele operasyonlarına karşı çıkarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hitaben sert bir mektup yazmış, Ankara’nın cevabı ise mektubun gelmesinin üzerinden 24 saat geçmeden Suriye’nin kuzeyine harekat başlatmak olmuştu.
Sonuç olarak Trump ile Erdoğan’ın iyi ilişkilere sahip olduğu varsayımı üzerinden Türk-Amerikan ilişkilerinde yeni bir sayfanın açılacağını söylemek mümkün değil. Zira Trump döneminde de iki ülke ciddi sorunlar yaşamıştı. Muhtemelen önümüzdeki 4 yılda da taraflar sık sık karşı karşıya gelecek. Lakin geçmişten hareketle liderler arasındaki iletişimin krizlerin çözümünde etkili olması beklenebilir.