BM’de reform tartışmaları: Daha adil bir dünya mümkün mü?

Uluslararası sistemin yapısına ilişkin eleştirilerin yoğunlaştığı günümüzde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Dünya 5’ten büyüktür ve daha adil bir dünya mümkündür.” şeklinde formüle ettiği arayışa olan ilgi her geçen gün daha da artıyor.
DR. DOĞACAN BAŞARAN'IN ANALİZİ — Kuşkusuz Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu çıkışı yapmasının nedeni Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) uluslararası krizleri önleme ve yaşanan savaşları sona erdirme konusundaki yetersizliği.
Dahası İkinci Dünya Savaşı’nın galip devletlerini (BMGK’nın 5 daimi üyesi) esas alan bir modelin, küresel temsil noktasındaki adaletsizliği ve söz konusu savaşın üzerinden geçen yaklaşık 80 yıllık süreçte bölgesel ve küresel güç dengelerinde yaşanan değişimleri görmezden gelişi de uluslararası sistemde yeni reformlar yapılması ihtiyacını ortaya koyuyor.
BMGK KRİZLERİ ÖNLEYEMİYOR VE SAVAŞLARI SONA ERDİREMİYOR
BM’de reform arayışlarının temelinde Soğuk Savaş sonrasında yaşanan krizlerin engellenememesi yatmakta. Suriye İç Savaşı, Libya Krizi, Yemen İç Savaşı, Rusya-Ukrayna Savaşı ve İsrail’in Gazze’deki soykırımı bu konudaki örneklerden yalnızca birkaçı.
BMGK, krizler, katliamlar ve hatta soykırım karşısında uluslararası toplumun etkin ve caydırıcı kararlar almasını sağlayamadığı gibi savaşların sona erdirilmesi için gerekli arabuluculuk faaliyetlerini yürütmekten de aciz.
Nitekim BM’nin yakın geçmişte kriz yönetimi konusunda geliştirebildiği tek somut örneğin “Tahıl Koridoru İnisiyatifi” olduğu ancak Rusya’nın çekilmesiyle bu girişimin de akamete uğradığı hatırlatılmalı. Dahası Tahıl Koridoru’nda da arabulucu bir aktörün bir BMGK üyesi olmadığı ve barışçıl diplomasinin merkezinde Türkiye’nin yer aldığı vurgulanmalı. Öyleyse BMGK’nın yapısını tartışmaya açmak gerekmiyor mu?
BMGK'NIN YAPISI SÜRDÜRÜLEBİLİR DEĞİL
Krizler karşısında BMGK’nın etkin ve caydırıcı kararlar alamamasının temel nedeni 5 daimi üyeye verilen veto yetkisi. BMGK’nın karar alabilmesi için 5 üyenin de kararlar konusunda hemfikir olması gerekiyor. Ancak genellikle Rusya ve Çin’in çıkarları ile ABD-İngiltere-Fransa üçlüsünün çıkarları çatışıyor. Haliyle bir grubun işine gelen kararı, diğer taraftaki ülkelerden biri veto ediyor. Nasıl mı?
Yakın geçmişin en kanlı olaylarından biri Suriye İç Savaşı’ndan örnek vermek gerekirse, Esad rejiminin saldırıları, terör örgütü DAEŞ’in kanlı katliamları ve terör örgütü PKK’nın bölgesel güvenliği sabote eden terör eylemleri nedeniyle Suriye’de yüzbinlerce insan öldü. Milyonlarca insan da ülkesinden göç etmek zorunda kaldı. BMGK’da ise Esad rejimine karşı alınacak kararlar Rusya tarafından veto edildi. Bu kararlarda Çin de çekimser kaldı.
Aynı zamanda Suriye’yi istikrarsızlaştıran ve Türkiye, Suriye, İran ve Irak’ın toprak bütünlüğünü ve ulusal güvenliğini tehdit eden terör örgütü PKK/YPG’nin bizzat ABD tarafından desteklendiğini hatırlatmak gerekiyor.
Güncel krizlerden biri de Rusya-Ukrayna Savaşı. Vladimir Putin yönetimi, Ukrayna’yı uluslararası hukuka aykırı bir şekilde işgal etmesine rağmen BM Genel Kurulu’ndan çıkan kınama kararlarının ötesinde Rusya’yı durdurabilecek bir adım atılması mümkün değil. Zira Rusya’nın veto yetkisinin bulunduğu BMGK’dan Rusya aleyhine bir karar çıkarılamıyor.
İsrail’in soykırım suçu işlediği ve halihazırda katliamlarına devam ettiği Gazze’deki durumu sona erdirecek bir girişim de ortada yok. Her ne kadar BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, insani kaygılarla diplomasiyi önceleyerek savaşın sona erdirilmesini isteyen açıklamalarını tutarlı bir şekilde sürdürse de Guterres’in çabaları yetersiz.
Tıpkı Ukrayna konusunda Rusya’nın durumu gibi Gazze meselesinde de İsrail’in durumu son derece konforlu. Çünkü Ortadoğu’daki varlığını, İsrail’in varlığına dayandıran ABD, İsrail aleyhine karar alınmasını önlüyor. Bu yüzden de BM Genel Kurulu’nda çıkan kınama kararlarının ötesinde İsrail’e karşı somut bir adım atılamıyor. Dolayısıyla tüm dünya, canlı yayında bir soykırıma tanıklık ediyor.
Öyleyse BMGK’nın yapısının reforme edilmesi gerekiyor. Daha adil bir dünya isteniyorsa, uluslararası sistemin 5 devletin vesayerinden kurtulması elzem. Aksi takdirde savaşlar devam edecek, yerel ölçekli savaşlar zamanla yerini bölgesel savaşlara bırakacak ve bu da küresel savaş riskini tetikleyecek. Buna karşı dünyanın 5’ten büyük olduğu bilinciyle yeni bir model üretilmesi gerekiyor.
COĞRAFİ TEMSİL SORUNU VE YENİ GÜÇ DENGELERİ
Uluslararası sistemin daha adil bir yapıya kavuşturulması için BMGK’daki temsil sorununun da coğrafi faktörler göz önünde bulundurularak hakkaniyetli bir hale getirilmesi gerekir. Halihazırda Afrika’nın temsil edilmediği, Türk Dünyası’nın temsil edilmediği, Güney Amerika’nın temsil edilmediği bir BMGK var. Bu da dünyanın farklı coğrafyalarındaki muhtelif sorunların anlaşılmasını bile zorlaştırıyor.
Diğer taraftan mesele coğrafi temsil sorunuyla da sınırlı değil. Hatırlatmak gerekirse Birinci Dünya Savaşı’nın temel nedeni sömürgecilik yarışına geç dahil olan devletlerin hedefleri ile eski sömürgecilerin çıkarlarının çatışmasıydı.
Günümüzde her ne kadar sömürgecilik tasfiye olmuşsa da güç dengeleri bakımından İkinci Dünya Savaşı koşullarının değiştiği ve dolayısıyla Birinci Dünya Savaşı öncesindeki gibi yeni güç merkezlerinin küresel temsil noktasında daha fazla söz istediği bir durum yaşanıyor. Örneğin İkinci Dünya Savaşı’nın yenilen iki devleti olan Japonya ve Almanya, halihazırda küresel ekonominin en dominant devletleri arasında yer alıyor. Mevzubahis devletlerin sistem içerisinde sözlerinin geçerli olmadığını hissetmelerine paralel olarak zamanla saldırgan politikalara yönelmeleri ise kaçınılmaz.
Kısacası uluslararası sistemin çok kutuplu bir yapıya evrildiği günümüz konjonktüründe pek çok devlet, BM’nin işleyişine ve karar alma mekanizmasına dönük eleştirilerini dile getiriyor. Hatta zaman zaman BMGK’nın daimi üyeleri olan ABD ve Rusya’dan bile bu yönde açıklamalar geliyor. Öyleyse yeni bir modele ilişkin arayışların daha yüksek sesle dile getirilmesi zaruri.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BMGK’da yapacağı açıklamalar da geçmiş yıllarda olduğu gibi bir kez daha bu arayışın sembolü haline gelecek. Zira dünya 5’ten büyüktür ve daha adil bir dünya mümkündür. Çünkü 5 devletin vesayetinin krizleri önleyemediği, savaşları sona erdiremediği ve dünyayı daha iyi bir yer haline getiremediği ortada.