Türklerin öncülüğünde kurulan DAVA, Almanya’daki çifte standardı deşifre etti! "PKK korunuyor, Müslümanlar hedefte!"

DAVA Partisi Genel Başkanı Teyfik Özcan, Turkiyegazetesi.com.tr'ye verdiği özel röportajda, Almanya’da PKK’nın faaliyetlerine göz yumulduğunu, camilere ve Müslümanlara yönelik saldırıların ise görmezden gelindiğini vurguladı. Türklerin öncülüğünde kurulan DAVA Partisi’nin ayrımcılıkla mücadele ve siyasal temsili güçlendirme hedefiyle yola çıktığını belirten Özcan, aşırı sağın yükselişi karşısında Türk ve Müslüman seçmenleri sandığa gitmeye çağırdı.
DIŞ HABERLER—Almanya, Avrupa Birliği’nin en büyük üye ülkesi ve en büyük ekonomisi olarak, önümüzdeki dört yıl boyunca izleyeceği politik rotayı belirlemek üzere 23 Şubat’ta erken federal seçimler için sandık başına gidiyor.
Seçimlere iki haftadan az bir süre kalmışken, Türk toplumunun öncülüğünde kurulan "Çeşitlilik ve Uyanış için Demokratik İttifak - DAVA" Partisi, siyasi arenada güçlü bir alternatif olarak öne çıkıyor. Partinin Genel Başkanı Teyfik Özcan, Turkiyegazetesi.com.tr’nin sorularını cevapladı.
DAVA PARTİSİ: AYRIMCILIĞA KARŞI YENİ BİR SİYASİ ALTERNATİF
DAVA Partisi, özellikle Almanya’da yaşayan yabancı kökenli vatandaşların karşılaştığı ayrımcılığa dikkat çekiyor. İş ve eğitim hayatında fırsat eşitliği sağlamak için anonim başvuru süreçleri, ayrımcılıkla mücadele merkezleri ve daha sıkı hukuki yaptırımlar gibi somut adımlar atmayı planlıyor.
Partinin kuruluş sürecine değinen Genel Başkan Teyfik Özcan, siyasi parti kurma fikrinin Türk-Alman düşünce kuruluşu Avrupa Laleler Kuruluşu’ndan geldiğini belirtti. Özcan, fikrin birkaç yıl içinde olgunlaşmasının ardından 2023 sonbaharında partiyi kurma kararı aldıklarını ifade ederek şunları söyledi:
"Siyasi parti kurma fikri Türk-Alman düşünce kuruluşu Avrupa Laleler Kuruluşu’ndan geldi. Partinin kurulmasından önceki son birkaç yılda bu fikir olgunlaştıktan sonra 2023 yılının sonbaharında kurmaya karar verdik. SPD'ye 1993 yılında üye olarak katıldım, çünkü o zamanlar SPD yabancı kökenli kişilerin savunucusuydu. Ne yazık ki SPD, yavaş yavaş çekirdek seçmen kitlesinden uzaklaştı. Agenda 2010'la başlayarak, Sol Parti’nin güçlenmesine de katkı sağladı ve SPD'ye büyük zarar verdi. Sonra tarif edilemez Sarazzin olayı yaşandı ve benim için dönüm noktası 2 Haziran 2016 oldu. SPD, Cem Özdemir'in teşvikiyle, Almanya Federal Meclisi'nde Ermenistan Kararı'na ve dolayısıyla sözde Ermeni soykırımının tanınmasına oy verdi.
Tarihin bu şekilde pekiştirilmesi SPD'yi Türk halkından uzaklaştırdı. Bu noktadan sonra SPD'ye de zihinsel olarak veda ettim. Yıllardır, özellikle de AfD'nin yükselişiyle birlikte Almanya'da ırkçılığın ve İslam düşmanlığının arttığını görüyoruz. Toplam nüfusun yaklaşık %30'u, 1960'tan sonra gelen veya onların soyundan gelen yabancılardan oluşuyor. Bunların 4 milyondan fazlası Türk kökenli. Bu insanlar ayrımcılığa ve dışlanmaya maruz kalıyor. Bu insanları politik olarak temsil etmeli ve böylece toplumdaki eşitsizliği en aza indirmeliyiz"
Partinizin öncelikli hedefleri arasında ırkçılıkla mücadele yer alıyor. Bu konuda nasıl somut adımlar atmayı planlıyorsunuz?
Bu soruya cevap veren Teyfik Özcan, DAVA’nın Almanya’daki ayrımcılıkla mücadelede somut adımlar atacağını vurguladı.
Partinin öncelikli hedeflerinden biri, iş ve eğitim hayatında fırsat eşitliği sağlamak. Bu kapsamda, DAVA isimsiz başvuru sürecinin tanıtılması ve işyerlerinde anonimleştirilmiş başvuru prosedürlerinin standart hale getirilmesini istiyor. PartiAlmanya’nın tüm bölgelerinde ayrımcılıkla mücadele merkezleri kurulmasını, böylece mağdurların destek alabileceği geniş bir ağ oluşturulmasını destekliyor.
Özcan okullarda ve şirketlerde çalışacak mobil ayrımcılıkla mücadele ekiplerinin oluşturulması gerektiğini, bu ekiplerin diğer kurumlarla iş birliği içinde eğitim ve bilinçlendirme çalışmaları yürüteceğini dile getirdi. Yıllık ayrımcılıkla mücadele raporlarının sunulması, olayların belgelenmesi ve alınan önlemlerin etkinliğinin değerlendirilmesi de planlanan adımlar arasında.
"Önleyici çalışmalar kapsamında, okullarda, şirketlerde ve kamu kurumlarında etkili çeşitlilik yönetimi ve ayrımcı olmayan uygulamalar başlatılmalıdır. Ayrımcı davranışlara karşı daha sıkı hukuki yaptırımlar getirilerek, iş yerlerinde ve eğitim kurumlarında para cezaları ve disiplin cezaları uygulanmalıdır.
Özellikle eğitim alanında ayrımcılığa karşı koruma sağlanması gerekiyor. Tüm okullarda ve kreşlerde zorbalık ve ayrımcılık karşıtı politikalar uygulanmalı, kamu sektöründe çalışanlara yönelik ayrımcılığı önleyici tedbirler alınmalıdır."
Avrupa Parlamentosu seçimlerine katılmak için gerekli 4 bin imza barajını fazlasıyla aştınız. Bu, toplumda partinize olan ilgiyi nasıl gösteriyor?
"Partimiz kurulduğundan bu yana yurt dışı kökenli insanlardan çok yüksek düzeyde destek aldı. Pek çok kişi artık gönül rahatlığıyla oy verebileceğim bir partinin olduğunu söylüyor. Bu partinin yıllar önce kurulması gerekiyordu. 'Sizin DAVA’nız bizim DAVA’mızdır.' diyorlar."
"AYRIMCILIĞA MARUZ KALIYORUZ"
Özcan, Almanya’daki Türk ve Müslüman toplumunun en büyük sorunlarını değerlendirdi. Özellikle İslam düşmanlığının giderek arttığını belirterek, yabancı kökenli vatandaşların iş ararken, okulda, konut bulurken ve devlet yetkilileriyle muhatap olduklarında ayrımcılığa maruz kaldıklarını söyledi.
"Sokakta Müslümanlara karşı açık düşmanlık giderek artıyor. İnsanlar hem günlük hayatta hem de devlet kurumlarında ayrımcılıkla karşılaşıyor. DAVA olarak bu eşitsizlikleri ortadan kaldırmak ve toplumun her kesimi için adil bir hayat alanı oluşturmak için mücadele edeceğiz."
Almanya’da AfD’nin yükselişi dikkat çekiyor. 2013’te kurulan parti, bugün %20 civarında oy alarak parlamentodaki sandalye sayısını iki katına çıkarma potansiyeline sahip. Ancak diğer partiler AfD ile koalisyon yapmaya yanaşmıyor. Sizce AfD’nin bu yükselişinin arkasındaki en büyük nedenler nelerdir?
Özcan, AfD’nin yükselişini Almanya’daki sistem krizine bağlayarak, insanların huzursuzluk içinde olduğunu ve artık politikacılara güvenmediklerini ifade etti. Vatandaşların büyük bir kısmının, yöneticilerin Almanya’nın çıkarlarını yeterince savunmadığını düşündüğünü belirten Özcan, bu durumun AfD gibi aşırı sağ partilerin güç kazanmasına yol açtığını vurguladı.
"Almanya'da sistem krizi yaşıyoruz. İnsanlar huzursuz ve artık politikacılara güvenmiyorlar. Pek çok vatandaş, politikacıların artık Almanya'nın çıkarlarını savunmadığının farkına varıyor. İslam düşmanı AfD bu boşluğun içine giriyor ve insanlara ideal bir dünya vaat ediyor. Tabii ki mültecilerin ve yabancı kökenli insanların sırtından. Tabii medyanın ve siyasetin bazı kesimlerinin ırkçılıkta önemli rolü bulunuyor."
AFD MÜSLÜMANLARI SINIR DIŞI ETMEYİ PLANLIYOR
Almanya’da son aylarda meydana gelen bıçaklı ve araçlı saldırılarda suçluların sığınmacı olması, göç ve göçmen karşıtı söylemleri daha da güçlendirdi. Söz konusu durum, toplumda göçmenleri tehdit olarak gören kesimlerin sesini yükseltmesine ve siyasi arenada aşırı sağın daha fazla destek bulmasına yol açtı. Aşırı sağın yükselişi, özellikle Türk ve Müslüman toplumu için ciddi bir tehdit oluşturuyor.
Teyfik Özcan, aşırı sağ parti AfD’nin İslam'ı Almanya’dan tamamen çıkarmayı hedeflediğini belirterek, partinin camileri kapatmayı, başörtüsünü yasaklamayı ve mümkün olsa tüm Müslümanları sınır dışı etmeyi amaçladığını vurguladı ve şunları kaydetti:
"AfD, İslam'ı Almanya'dan çıkarmak istiyor. Camileri kapatmak, başörtüsünü yasaklamak ve ellerinden gelse tüm Müslümanları Almanya'dan sınır dışı etmek istiyorlar. AfD'nin en önemli siyasetçilerinden biri, Almanya'nın yüzde 20-30 daha az nüfusla yaşayabileceğini söyledi. Bu da yabancı kökenli insanların geri dönmesi anlamına geliyor. Siyasetin ve toplumun sağa kaymasına karşı, biz yabancı kökenli insanlar olarak bir araya gelip siyaset sahnesinde yer almalıyız. DAVA tam da bu yüzden kuruldu."
NSU terör örgütü cinayetleri gibi olaylar sizce yeterince aydınlatıldı mı? Almanya’daki hukuk sisteminin ırkçılıkla mücadelede yeterince adil olduğunu düşünüyor musunuz?
"Duruşmanın sonucuna geçmeden önce birkaç önemli noktaya değinmek istiyorum. Gerçek şu ki, bunda derin devletin parmağı var. Ayrıca ciddi soruşturma ancak polis memuru Alman bayan Kiesewetter'ın öldürülmesinden sonra yürütüldü.
Daha önce yabancı kökenli kişilerin öldürülmesi pek ciddiye alınmıyordu. Alman tarihindeki bu leke bugüne kadar yeterince aydınlatılamadı. Federal Anayasayı Koruma Dairesi çalışanları mahkemeye gelmedi, suç ortakları ceza almadan kaçtı ve tanıklar duruşmalar öncesinde öldürüldü. 5 tanık gizemli bir şekilde öldü(rüldü). Bu, anayasal devletin iflas ilanıdır."
"PKK ALMANYA'DA HALA AKTİF, SİYASİ VE MEDYA DESTEĞİ VAR!"
Terör örgütü PKK’nın Almanya ve Avrupa’daki faaliyetlerine dikkat çeken Teyfik Özcan, örgütün 1993 yılından bu yana yasaklı terör örgütü olarak sınıflandırılmasına rağmen hâlâ aktif olduğunu vurguladı. Anayasayı Koruma Dairesi'nin raporlarına göre PKK, haraç toplama, insan kaçakçılığı ve uyuşturucu ticareti gibi yasa dışı faaliyetlerini sürdürüyor. Özcan, Almanya'daki siyasi yapının PKK'ya karşı tutarsız bir tavır sergilediğini belirterek şunları söyledi:
"Ne yazık ki PKK'nın siyasette, medyada ve bürokraside çok sayıda dostu ve sempatizanı var. Maalesef bu çifte standart Almanya'da bir realitedir. Pek çok kişi PKK'yı sevmiyor ama Türkiye'ye karşı savaştığı için destekliyor."
Öte yandan, Almanya’da camilere ve Müslümanlara yönelik saldırıların giderek arttığını ve yetkililerin bu saldırıları önleme konusunda yetersiz kaldığını belirten Özcan, çifte standardın burada da kendini gösterdiğini söyledi.
"CAMİLER KORUNMUYOR"
Sinagoglar güvenlik güçleri tarafından korunurken, camilerin tamamen sahipsiz bırakıldığını ifade eden Özcan, alınması gereken önlemleri şöyle sıraladı:
"Almanya'da sinagoglar güvenlik yetkilileri tarafından korunuyor. Camiler korunmuyor. Burada da bir çifte standart görüyoruz. Güvenlik yetkilileri özellikle cuma namazı ve bayram namazlarında müminlerin güvenliğini garanti altına almalıdır. Ayrıca camilerimize ve Müslümanlara yönelik saldırılar hukuk devletinin tüm katılığıyla yargılanmalı ve failleri en ağır şekilde cezalandırılmalıdır. Bunu maalesef görmüyoruz. Bazen saldırganlar korunuyor ve yetkililer konuyu önemsizleştirmeye çalışıyorlar."
"TÜRK VE MÜSLÜMAN TOPLUMU SİYASETTE DAHA GÜÇLÜ OLMALI!"
Almanya’daki Türk ve Müslüman toplumunun siyasete katılımının yetersiz olduğunu vurgulayan Başkan, bunun en büyük sorunlardan biri olduğunu belirtti. Kurulu partilerde yer alan bazı yabancı kökenli siyasetçilerin, toplumu gerçek anlamda temsil etmediğini ifade eden Özcan, siyasi arenada güçlü bir temsiliyetin şart olduğunu söyledi.
"Kurulu partilerde, öne çıkmak için ya kökenlerini, dinlerini lekeleyen Müslümanlar ve Türk asıllı milletvekilleri var. Bunlar o partilerde mazeret işlevi üstleniyorlar. Türklere göre bu kişiler yabancı kökenli kişileri temsil etmiyor. Maalesef yabancı kökenli siyasetçilerin sayısı nüfusa oranla çok azdır. Şikayet etmeye gelince güçlüyüz. Aktif politika söz konusu olduğunda çok zayıf bir durumdayız. Dolayısıyla siyasi gücümüz yok. DAVA ile bunu değiştireceğiz. Çocuklarımızın geleceği ve toplumsal barış için herkesi bizimle aktif olarak siyaset yapmaya davet ediyoruz. Bu ülkeyi yönetecek cesur kişiliklere ihtiyacımız var."
"SEÇMENLERİMİZE ÇAĞRIMIZ NET: SANDIĞA GİDİN!"
Almanya’da sağa kayışın hızlandığını ve bunun Türk ve Müslüman toplumu için büyük bir tehdit oluşturduğunu ifade eden Teyfik Özcan, seçmenleri harekete geçmeye çağırdı.
"Toplumda ve siyasette sağa doğru bir kayma görmemiz üzücü bir durum. Müslümanlara yönelik saldırılar gündemde. Bu nedenle Türk asıllı vatandaşları, AfD'nin büyük tehdidine karşı harekete geçmeye çağırıyoruz.
İster DAVA'da ister derneklerde olsun, bu toplumun ayrılmaz bir parçası olduğumuzu göstermeliyiz. Milyonlarca yabancı kökenli insanın emeği olmadan, Almanya'da ekonomi, sağlık ve eğitim sistemleri çöker.
Faşistleri zayıflatmak için yabancı kökenli insanları ve demokrasiye sahip çıkmak isteyen seçmenleri, 23 Şubat federal seçimlerinde oy kullanmaya ve demokratik bir partiye oy vermeye çağırıyoruz. Ayrıca, Hamburg'daki 2 Mart'ta yapılacak eyalet seçimlerinde Almanya'da Türkleri ve Müslümanları destekleyen partiyi, yani DAVA'yı desteklemelerini arzu ediyoruz."