Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli hakkında fırsatlar ve tehditler! Doç. Dr. Şaban Berk: "Radikal bir değişime ihtiyaç vardı ancak..."

Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından hazırlanan “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” isimli yeni öğretim programı yayınlandı. Kamuoyunda programa dair tartışmalar yapılırken, programı Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi'nden Program Geliştirme Uzmanı Doç. Dr. Şaban Berk'e sorduk. Berk, "Ne kadar dikkatli hazırlanmış ve kusursuz olursa olsun asıl program “öğretmen elinde hayat bulan programdır. Programların ciddi bir dil ve kavram problemi var" diyerek eksik ve hatalarıyla değerlendirdi.
Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli (TYMM) Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in açıklamalarıyla birlikte yayınlandı.
TYMM hazırlık aşamasında kamuoyunda çeşitli yorumlar yapılmışsa da doğrudan program metnini inceleyip değerlendiren görüşler bulunmuyordu.
Yeni öğretim programı taslağına öğretmenlerden 38 bin 865 görüş ve öneri gelirken taslağa katkı sunmak isteyen sivil toplum kuruluşları, eğitim platformları ile eğitimin diğer paydaşları ise 28 bin 419 görüş bildirdi.
Yeni öğretim programı, gelecek eğitim-öğretim döneminden itibaren okul öncesi, ilkokul 1. sınıf, ortaokul 5. sınıf ve lise 9. sınıftan başlamak üzere kademeli şekilde uygulanacak.
ÖĞRETİM PROGRAMI NEDİR?
Peki bu program değişikliği ne kadar gerekliydi? Bir eğitim programının öğrenci üzerindeki etkisi ne kadardı? Mevcut modelin eksikleri nelerdi? Bütün bunları eğitim programları üzerine ihtisas yapan bir isme sorduk.
Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi'nde Eğitim Bilimleri Bölümü, Eğitim Programları ve Öğretim Ana Bilim Dalında öğretim üyesi olan, Program Geliştirme Uzmanı Doç. Dr. Şaban Berk şunları söylüyor:
"Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli (TYMM) kapsamında ortaya konulan öğretim programları, derslere dair içeriğin büyük oranda sabit kalması, bazı konuların eklenmesi ve/veya çıkarılması yönüyle bir program geliştirme ya da 'program improvement' denilen programı iyileştirme çalışmasıdır.
Ortak Metin’de ortaya konan paradigma değişimindeki yaklaşım farkıyla bir program değiştirme olduğu söylenebilir.
Bize göre Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli kapsamında oluşturulan öğretim programları bir program değiştirmedir, içeriğin/muhtevanın büyük oranda sabit kaldığı iddia edilse bile."
BÖYLE RADİKAL BİR DEĞİŞİME İHTİYAÇ VAR MIYDI?
Program değişiminin gerekliliği hakkında Berk şöyle söylüyor:
"Böyle radikal bir değişime ihtiyaç var mıydı? Evet, vardı. Neden? Çünkü, 2023 yılından itibaren Türkiye’nin topyekûn kalkınması, büyümesi, güçlenmesi hedefi olarak ifade edilebilecek 'Türkiye Yüzyılı Vizyonu'na erişebilmek için bir program değişimi gerekmekteydi.
Türkiye Yüzyılı Vizyonu ülkemizin ekonomik kalkınmasını, sosyal refahının artırılmasını, demokratikleşmesini, bilim ve teknoloji alanındaki ilerlemeleri, kültürel zenginliklerin korunması ve geliştirilmesini, uluslararası alanda daha güçlü bir konum elde edilmesini ve uluslararası ilişkilerde daha etkili bir rol oynama gibi hedefleri içeriyor. Hem Türkiye Yüzyılı Vizyonunda ortaya konulan hedefleri gerçekleştirecek kişileri yetiştirmek hem de toplumu bu hedefe uygun biçimde dönüştürmek gerekliliği böyle bir değişim için yeterli bir sebeptir."
TÜRKİYE YÜZYILI MAARİF MODELİYLE NE HEDEFLENİYOR?
"TYMM’nin yetiştirmek istediği yetkin ve erdemli insanın özellikleri şöyle:
- Ahlaklı, milleti ve insanlık için iyi, doğru, faydalı ve güzel olanı yapmayı ideal edinmiş,
- Eleştirel düşünebilen, sorgulayan, araştıran, mesuliyet ve ülkü sahibi,
- Millî ve manevi değerleri koruyan, yücelten ve insani değerleri kucaklayan,
- Yalnızca medeniyete uyum sağlayan değil, faal (aktif) olarak medeniyet kurucusu ve geliştiricisi.
TYMM kapsamındaki Programın kişiyi bir bütün olarak alması önemli bir bakış açısı olarak değerlendirilmektedir. Bu yönüyle Yetkin ve Erdemli İnsan olarak hedeflenen çıktıyı olumlu değerlendiriyoruz."
"ÖĞRETMEN ELİNDE HAYAT BULAN PROGRAM"
Dünyada uygulanan en iyi programlar hakkındaki sorumuza Şaban Berk şu açıklamayı yapıyor:
"Öğretim programlarının iyileştirilmesine dönük bir kısım yapıcı eleştirilerle birlikte kişileri Türkiye Yüzyılı için bir Maarif Modeli kapsamında hazırlanan Öğretim Programlarını olumlu bir gelişme olarak değerlendiriyoruz.
Ancak unutulmamalıdır ki, MEB tarafından hazırlanan resmi öğretim programları ne kadar dikkatli hazırlanmış ve kusursuz olursa olsun asıl program “öğretmen elinde hayat bulan” işlevsel programdır."
DİL VE KAVRAM PROBLEMİ VAR
Eğitimle ilgili en büyük problemlerden biri olan dil ve kavram konusu problemini yeni modelde de gördüğümüzü şöyle dile getiriyor:
"Özellikle “Öğretim Programları Ortak Metninin” ve diğer tüm programların ciddi bir dil ve kavram problemi vardır. Örneğin, disiplinler arası, disiplinler üstü, disiplinler ötesi kavramları oldukça belirsiz kullanılmıştır.
Raporda, nispeten disiplinler arası kavramı oturmuş ancak diğer kavramlar boşlukta kalmıştır. Benzer durum “derin öğrenme-anlamlı öğrenme” kullanımlarında da dikkati çekmektedir. Bu kavramlar oldukça farklı kavramlardır. Bu kadar iddialı ve yüksek beklenti oluşturulan bir belge sade, açık özellikle uygulayıcılar olan öğretmenler tarafından rahatlıkla anlaşılabilir bir dille yazılması beklenirdi.
Bunun sağlanması için dokümanın başına ya da sonuna metinde sıklıkla geçen kelime ve kavramlardan okuyucunun ne anlaması gerektiğini ifade eden bir “tanımlar” kısmı konabilir. Bu şekliyle anlaşılması zor bir belge."
İÇERİK PROBLEMİ VAR
Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli'nin muhteva, öğretmen eğitimi, ideal olana uygunluk gibi yönlerini de değerlendiren Şaban Berk Hoca, şu açıklamayı yapıyor:
"Resmi kaynaklar ders içeriklerinin belli oranda (%30 gibi) sadeleştirildiğini ifade etse de bu ifade gerçek durumu yansıtmıyor. Gerçek durumda sadece dersler kapsamında öğretilecek içerik azalmıştır. Bununla birlikte, öğrenciye kazandırılması gereken diğer yetkinlikler dikkate alındığında aslında öğretmenin ve öğrencinin yükünün azalmamış, aksine artmış olduğu görülüyor.
Örneğin, programların uygun yerlerine serpiştirilen kavramsal beceriler, okuryazarlık becerileri ve diğer becerilerin kazandırılması belli içerik ve etkinliklerle mümkündür ki, bu durum taraflara ciddi bir zaman gerektiriyor.
Programda kazandırılması öngörülen yetkinlikler öğrencilerin etkili ve verimli öğrenme tecrübesi geçirmelerine bağlıdır. Bu tecrübeler de ilave zaman ve çaba gerektiriyor.
ÖĞRETMEN EĞİTİMLERİ PROBLEMİ
Programın başarısı için kuşkusuz öğretmenlerin programı tanımaları, anlamaları ve benimsemeleri gerek şart; ancak yeter şart değildir.
Öğretmenlerin, TYMM kapsamındaki programları uygulayabilecek, yani programda öğrencilere kazandırılması öngörülen bilgi (içerik kümesi), beceri (kavramsal, alan vd.) ve diğer uygulamaları (EDE, Okuryazarlıklar vd.) kazandırabilecek, yetkinlikte olması gerekiyor. Bu durum ciddi bir soru işaretidir?
Uygulama kısmı işlevsel biçimde denetlenmezse 2006 yılındaki “yapılandırmacı yaklaşım” deneyimi(!) tekrarlanabilir.
FARKLILAŞTIRMA
Farklılaştırmanın ilk defa öğretim programlarında yer alması önemli bir gelişme ancak klasik özel eğitimci bakış açısını yansıtan zenginleştirme ve desteklemeye indirilmesi ciddi bir bakış açısı problemini ortaya koyuyor.
Eğer kullanışlı bir farklılaştırma yapılacaksa, öğretme-öğrenme sürecinde öğrencinin hazırbulunuşluğu, ilgileri ve öğrenme profili dikkate alınmalıdır.
TÜRKİYE YÜZYILI'NIN EĞİTİM BOYUTUNUN İÇİNİ DOLDURMAKTAN UZAK
Ortaya çıkan metin beklentinin oldukça gerisinde kalmıştır. Türkiye’nin bütün kurumlarıyla sahip çıktığı ve tüm çalışmalarını ona göre yönlendirdiği, neredeyse kısa vadeli “Kızılelma” mahiyetindeki “Türkiye Yüzyılı” kavramının eğitim boyutunun içerisini doldurabilme mahiyetinden oldukça uzaktır.
Konya-Antalya arasında bir yamaca mazı fidanlarıyla işlenen Türkiye Yüzyılı logosu
Sağlam bir gerekçe ve kabul edilebilir bir felsefi temele dayanan bu program, ülkenin mevcut gerçekleri bağlamında bir iddia ve projeden öte geçmeme riskini ciddi anlamda taşıyor.
TYMM Öğretim Programları (ÖP) için sağlam bir gerekçe sunuluyor: Türkiye Yüzyılı Vizyonu. Resmi dokümanlarda bu vizyona bakıldığında bir program değişimine ihtiyaç olduğu görülecektir. Böyle bir vizyon zaten uygulanmakta olan programlarla gerçekleştirilemezdi.
Bununla birlikte, yukarıda açıklanan nedenlerle önerilen programlarla (TYMM ÖP) gerçekleşebileceğini söylemekte son derece iddialı bir değerlendirme olur.
ÖĞRETMENE TEMKİNLİ YAKLAŞIM
TYMM kapsamındaki program yapısı aşırı yapılandırılmış ve statik bir görünüm çizmektedir. Bu statik ve esnek olmayan yapıda neredeyse öğretmene hiçbir inisiyatif bırakılmamıştır, her ne kadar ortak metinde yer yer bu durumun aksi iddia edilse de...
Bu durum Bakanlığın öğretmenine karşı ciddi bir güven sorunu olduğunu düşündürüyor. Böyle bir durum kuramsal ve resmi olan programın işlevsel hale gelmesinde ciddi kayıpların yaşanacağının habercisi olabilir. Başka bir ifadeyle programın işlevsel kısmı ile ihmal edilen kısmı birbirine yakın olabilir.
BAŞKA CİDDİ EKSİKLER DE VAR
TYMM Öğretim Programları, bir programın sahip olması gereken temel özelliklerden çoğuna sahip değildir.
Eğitim literatüründe yaygın kabul gören iyi/faal bir programın sahip olması gereken özellikler şunlardır: İşlevsellik, Esneklik, Uygulanabilirlik, Uygulayıcıya Rehber Olma, Ekonomiklik, Çerçeve Program Olma, Bilimsellik, Toplumsal Değerlere Uygun Olma... MEB’nın onayından geçen öğretim programları, "açıklandığı şekliyle" esnek değildir.
TYMM Öğretim Programı, Programı oluşturan öğelerin birbirinden bağımsız gruplar tarafından hazırlanmış ve kaynaştırılmaya çalışılmış görüntüsü veriyor ancak böyle bir kaynaşmadan söz etmek mümkün değil.
Bu haliyle yamalı bohça görünümündedir. Her derse özgü içerikle birlikte birbiriyle uyumlaştırılmaya çalışılan beceriler, değerler, disiplinler ve beceriler arası ilişkiler, eğilimler vd. hantal bir yapı oluşturmuştur. Dolayısıyla işlevsel olmaktan uzaktır."
"ÖĞRETMENLER İKNA EDİLMELİ"
Berk, bütün eksiklere rağmen yeni öğretim programı ülke için nasıl faydalı olabileceğiyle alakalı çözüm olarak şunları vurguluyor:
- "TYMM kapsamında hazırlanan öğretim programlarının başarısı büyük oranda uygulayıcıları olan öğretmenlerin programı kabul edip sahip çıkmasına bağlıdır.
- Bu kapsamda, uygulama için kılavuz kitap hazırlamadan, seminer dönemlerinde formatörler aracılığıyla yüz yüze; EBA aracılığıyla uzaktan (senkron-asenkron) hizmet-içi eğitimlerle program konusunda öğretmenler ikna edilmelidir.
- Sistem içerisindeki öğretmenlerin programı uygulamak için gereksinim duydukları bilgi ve beceriler hizmetiçi eğitimlerle kazandırılmalıdır. Geleceğin öğretmeni olan ve bugün eğitim fakültelerinde öğrenci olan aday öğretmenlerde işlevsel bir MEB-YÖK iş birliği ile program okuryazarı olarak yetiştirilmelidir.
- Hedeflenen yetkin ve erdemli insanın yetiştirilmesi için, eğitimin kilit paydaşlarıyla iş birliği içinde okullarda gereksinim duyulacak fiziki, teknolojik vd ihtiyaçların hızla karşılanması yoluna gidilmelidir.
- Uygulamadan elde edilen verilere dayalı olarak sürekli ve sistematik iyileştirmeler yapılmalıdır."