Bolu otel yangınında 8 yakınını kaybetti! AK Partili Güner, kızı ve torunlarının son anlarını anlattı
Bolu'daki Grand Kartal Oteli'ndeki yangında ailesinden 8 kişiyi kaybeden AK Partili eski milletvekili Mehmet Güner, TGRT Haber canlı yayınında dehşet dakikalarını anlattı. Facia gecesi kızının kendisini arayıp helallik istediğini belirten Güner, göz yaşlarına boğuldu.
21 Ocak Salı gecesi Bolu Kartalkaya'daki Grand Otel yangınında 78 kişi feci şekilde can vermişti. Korkunç olayda eski AK Parti Bolu Milletvekili Mehmet Güner ailesinden 8 kişiyi kaybetmişti.
Yangında, Kızını, damadını, 4 torununu, kızının kayınbiraderini ve görümcesini kaybeden AK Parti 22. Dönem Bolu Milletvekili Mehmet Güner, TGRT Haber'de yayınlanan 'Yasemin Bozkurt ve Esra Ada ile Bilmedikleriniz' programına konuk oldu.
Canlı yayında facia gecesini anlatan Güner, kızıyla olan son konuşmasını da anlattı.
Göz yaşlarına hakim olamayan Güner, "Önce görüntülü aradık ama dumandan hiçbir şey görmedik. Hepsi en üst katta odalarında bulundu. Zaten kızım ‘Odadan çıkma şansımız yok, dışarıdan daha fazla duman geliyor.’ demişti." diye konuştu.
"SUÇLUYU ASSANIZ DA EVLATLARIMIZ GERİ GETİRMEYECEK"
Acılı baba Güner'in yürek yakan ifadeleri şöyle:
"Biz çok büyük bir acı yaşadık. Rabbim kimseye böyle bir acı vermesin. Altından kalkılması çok zor bir olay. Bu olayda benim kızım, damadım, kızımın kayınbiraderi ve görümcesi, 4 tane de torunumuz… Böyle bir faciada bazı ihmaller sonucunda bizim evlatlarımız hayatını kaybetti. Sadece bizim değil bu arada gelen konuşmalarda 78 adet orada ölen olduğunu öğrendim. Onların da ailelerine başsağlığı diliyorum. Bizim için zor bir imtihan. Bizler inançlı insanlarız. İnancımız bizi muhafaza etti, Rabbimize isyan etmedik. İhmaller var, gördük ama bu konuda suçlu olan insanları assanız, dövseniz de bizim evlatlarımızı geri getirmiyor.
"KIZIM, HAKKINIZI 'HELAL EDİN' DEDİ"
Olay günü İstanbul’daydık. Aynı sitede farklı dairelerde oturuyorduk. Cumartesi günü Bolu’ya gittiler. Bolu’da da damadımın annesi, babası ve vefat eden kardeşleri de orada olduğu için… Çocuklarımız oraya gitti, görüştükten sonra damadımız kardeşlerini de alarak 3 günlük tatil yapalım diye oraya çıktılar. Yangından 1 gün sonra da ayrılacaklardı, son akşamıydı. O gece eşimin telefonu çaldı, beni uyandırdı. Kızım telefonda, ‘yangın var’ dedi. “Odalara duman doldu, durum kötü, hakkınızı helal edin.” dedi. Ben hemen fırladım, yola çıktım, yeğenlerimiz gitti. 2,5 saat sonra oraya vardım. Yangını gördüğümde, baktık ki çıkmaları mümkün değil. Dedik artık bir takım ihmaller, yanlışlar var ama bu saatten sonra bizim evlatlarımızı geri getirecek hiçbir şey yok. Tedbir ve takdir diyoruz. Tedbir almak bizim işimiz değildi. Otel yöneticilerinden, belediyesine, bakanlığına kadar… Tedbir alması gereken onlardı. Bizler de takdir böyleymiş dedik, sabrettik.
"ODADAN ÇIKMA ŞANSIMIZ YOK"
Olayları biz net bir şekilde bilgi olması mümkün değil. Sadece benim kızım ve damadım en üst katta, torunlar da olduğu için suit odada kalıyorlar. Damadımın kardeşi, Allah rahmet eylesin, Enes yavrum… Onlar 2 kat aşağıdaydı. Enes doktordu. Aşağıya değil de sanırım yeğenlerine doğru bir hamlede bulunmuş. Bir kat üstteymiş. Bizim çocuklar tamamen odada bulundu, en üst katta. Zaten kızım ‘Odadan çıkma şansımız yok, dışarıdan daha fazla duman geliyor.’ demişti.
"GÖRÜNTÜLÜ ARADIK AMA..."
Benim kızım ve evlatlarımın manevi duyguları oldukça yüksekti. Rabbimin rızası istikametinde yaşamaya çalışırdı. Yangın esnasında bir kez olsun bağırdığını duymadım. ‘Anne yapacak bir şey görünmüyor, hakkınızı helal edin.’ dedi. Sadece ortanca torunum biraz yanından ayrılmıştı, ‘Selim buraya gel’ dediğini duydum. Önce görüntülü aradık ama dumandan hiçbir şey görmedik.
"DEZENFORMASYONLARI GÖRDÜK, KONUŞMAK İSTEDİM"
Medyayı takip etmememize rağmen kulağımıza gelen bir şeyler oldu. Yangından sonra bazı dezenformasyonları gördük. Bunlar yanlış anlaşılıyor. Kanaldaki arkadaşımız beni aradığında, 'Ben İstanbul'a geldiğimde görüşelim.' dedim. Sanki bizim ağzımızdan çıkmış gibi bazı yerlerde bazı haberlerin olduğunu gördük. "Canlı yayın olursa çıkarım, sözlerimiz çarpıtılıyor." dedim. Bu işlerin siyasi malzeme yapılmasında da sıkıntı çıkıyor. Bizler kendi acımızı yaşayalım diye düşündüm. Bu konuda ihmaller var belli sorumlu insanlar var. Yasal soruşturmaların devam ettiğini söylediler, gerekli kararların alındığı söyleniyor. Ben onlarla ilgilenmiyorum. Neticede orada yapılanlar evlatlarımı geri getirmiyor, inşallah onların isimlerini onlara yakışır şekilde vakıf kurmak gibi hatıratlarını yaşatmaya çalışacağız.
Sağolsun Cumhurbaşkanımız cenazemize geldiler. Özgür Özel Bey de Ali Babacan gibi siyasi liderler de geldi. Acımızı paylaşmaya çalıştılar.
"EN ÜZÜLDÜĞÜM ŞEY..."
(Siz mi teşhis ettiniz?) Hayır. 2 kat aşağıda kalan evlatlarımızı bizim yeğenlerimiz var doktor olanlar. Onlar Adli Tıp'a gittiler, oraya gelenleri, 2 evladımızı doktor evladımız ve eczacı kızımızı teşhis edebildiler. Bolu'da teşhis ettiler. Kızım, damadım ve 4 torunum maalesef Adli Tıp'ta Ankara'ya gitti. Teşhisleri ertesi gün ancak yapılabildi. İçişleri Bakanımız ve Cumhurbaşkanımız takip edebilmiş. Cenazeye yetişmeleri için torunlarımdan 3'ü helikopterle geldi.
En çok üzüldüğüm, zoruma giden... Birçok yakınım daha önce hayatını kaybetmişti. Son anda mutlaka kefenlerini açıp, samimiyetim varsa mutlaka bakmış, öpmüşümdür. Evlatlarımın 5 tanesinin cenazesini ben toprağa verdim. Ama yüzlerini açamadım. Bunlardan dolayı üzgünüz."