Milli İstihbarat Akademisi, nükleer enerjinin Türkiye için önemini mercek altına aldı: Liderlik pozisyonumuzu pekiştirecek

Milli İstihbarat Akademisi, "Siber Güvenlik Perspektifinden Türkiye’nin Nükleer Enerji Stratejisi" başlıklı bir rapor yayınladı. Raporda, enerji arz güvenliği, siber tehditler, uluslararası iş birliği ve yerli kapasitenin geliştirilmesi gibi kritik konular ele alınarak nükleer enerjinin Türkiye için neden vazgeçilmez bir araç olduğu anlatıldı.
Yeşim Eraslan ANKARA - Türkiye’nin, enerji arz güvenliği ve bağımsızlığına yönelik adımlarıyla jeopolitik konumunu güçlendirme ve bölgesel liderlik pozisyonunu pekiştirme hedefi bulunduğuna dikkat çekilen raporda, bu kapsamda Akkuyu Nükleer Güç Santrali gibi projelerin, Türkiye’nin portföyünü çeşitlendirmekle kalmayıp enerji ithalatına olan bağımlılığını da azaltacağı vurgulandı.
Raporda, nükleer enerjinin; düşük karbon emisyonları ve sürdürülebilir üretim kapasitesi ile Türkiye’nin çevresel taahhütlerini yerine getirmesine katkıda bulunurken, enerji diplomasisi ve uluslararası iş birliği mekanizmaları için önemli fırsatlar sunduğu belirtildi. Ayrıca, nükleer enerji projelerinin başarıya ulaşmasında, yalnızca teknik ve ekonomik boyutların değil, aynı zamanda halkın güvenini kazanmanın, çevresel sürdürülebilirlik ilkelerine bağlı kalmanın ve uluslararası güvenlik standartlarına uyum sağlamanın da belirleyici olduğu ifade edildi.
GÜVENLİK UYARISI
Nükleer enerjinin, Türkiye’nin artan enerji ihtiyacını karşılamada stratejik bir rol oynadığının, Akkuyu Nükleer Güç Santrali (Akkuyu NGS) gibi projelerin yalnızca enerji üretimi için değil, aynı zamanda stratejik altyapının korunması açısından da büyük öneme sahip olduğunun vurgulandığı raporda, bu tesislere; muhtemel terör saldırıları, sabotaj ve doğal afetlere karşı çok katmanlı bir koruma sistemi gerektiği belirtildi. Raporda, “Nükleer tesislerdeki dijitalleşme, operasyonel süreçlerin verimliliğini artırsa da siber tehditleri beraberinde getirmekte. Türkiye’nin Akkuyu NGS gibi projelerinde kullanılan modern dijital sistemler, potansiyel siber saldırılara karşı korunmalı.
Nükleer tesislerde kullanılan enstrümantasyon ve kontrol sistemleri, reaktörlerin operasyonel süreçlerini kontrol eder ve herhangi bir saldırı, ciddi güvenlik risklerine yol açabilir” uyarısında bulunuldu. Yenilenebilir enerji kaynaklarıyla nükleer enerji arasında bir entegrasyon sağlanmasının, enerji portföyünü çeşitlendireceğinin ve arz güvenliğini artıracağının altının çizildiği raporda, “Türkiye’nin; yerli teknolojilerin geliştirilmesi, enerji diplomasisinin güçlendirilmesi ve sürdürülebilir politikalar oluşturulması yönündeki çabaları, nükleer enerjiyi stratejik bir avantaj olarak kullanmasına olanak sağlayacak” denildi.
“HALKIN ALGISI DEĞİŞTİRİLEBİLİR”
Türkiye’nin, nükleer tesislerin siber güvenliğini artırmak için uluslararası iş birliklerini güçlendirdiğinin belirtildiği raporda, Akkuyu NGS’nin tamamlanmasının, hedeflere ulaşmada önemli bir adım olsa da gelecekteki projelerin başarısı için bir dizi stratejik yaklaşımın benimsenmesi gerektiği kaydedildi. Raporda şu tespitlere yer verildi: “Türkiye, halkın güvenini artırmak için bilinçlendirme kampanyaları ve şeffaf iletişim stratejileri geliştirmeli. Çernobil ve Fukuşima gibi kazalar, halkın nükleer enerjiye yönelik endişelerini artırmış olsa da Türkiye’nin uluslararası standartlara uygun güvenlik protokolleri uygulaması bu algıyı değiştirebilir.
Yerli üretimin teşvik edilmesi hem maliyetleri azaltacak, hem de Türkiye’nin teknik kapasitesini artıracak. Yenilenebilir enerji kaynaklarıyla nükleer enerji arasında bir entegrasyon sağlanması da enerji portföyünü çeşitlendirecek ve arz güvenliğini artıracak. Bu projelerin başarısı yalnızca teknolojik altyapıya değil, aynı zamanda halkın güveninin artırılması, uluslararası standartlara uyum ve güçlü bir güvenlik çerçevesine dayanmakta.”