samdan
camii
hayirli-ramazanlar

Siyaset bilimci akademisyen Fuat Keyman hayatını kaybetti

Kaynak: İHA, Türkiye Gazetesi
- Güncelleme:
Siyaset bilimci akademisyen Fuat Keyman hayatını kaybetti
Gündem Haberleri  / İHA, Türkiye Gazetesi

Sabancı Üniversitesi Rektör Yardımcısı, siyaset bilimci, yazar Prof. Dr. Fuat Keyman, 66 yaşında hayatını kaybetti. Keyman akademik yayınlarının yanında popüler dergi ve TV kanallarında da önemli yayınlara imza attı. Türkiye'deki ideolojik hareket hakkında yazdıkları medyada ses getirdi.

Uluslararası İlişkiler ve siyaset bilimi alanında Türkiye'nin ünlü isimlerinden olan Prof. Dr. Fuat Keyman 66 yaşında hayatını kaybetti.

Keyman bir süredir kanser tedavisi görüyordu.

PROF. DR. FUAT KEYMAN KİMDİR?

1958 yılında doğan Keyman, lisans eğitimini 1981 yılında, yüksek lisans derecesini ise 1983 yılında Ankara Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde (ODTÜ) bitirdi.

Fuat Keyman doktorasını, 1991 yılında Carleton Üniversitesi'nde Uluslararası İlişkiler ve Karşılaştırmalı Politika alanında tamamladı.

1994'ten 2002 yılına kadar Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümünde ders veren Keyman, 2002 yılında Koç Üniversitesi'ne geçti. 2010 yılına kadar Uluslararası İlişkiler bölümünde ders veren Keyman, Sabancı Üniversitesi Rektör Yardımcılığı görevini yürütüyordu.

66 yaşında hayatını kaybeden Keyman'ın uzmanlık alanları arasında demokratikleşme, küreselleşme, uluslararası ilişkiler, Türkiye-AB ilişkileri, Türk dış politikası ve sivil toplum gelişimi konuları bulunuyordu.

Akademik çalışmaları dışında, üniversiteler konferanslar veren ve TV programlarına çıkan Fuat Keyman'ın, Türkiye'de ideolojik hareketler hakkında yayınlara imza attı.

KEYMAN: SOL VE LİBERALİZM NEDEN SEÇİM KAZANAMAZ?

2018 yılında Lacivert dergide yayınlanan "Sol ve Liberalizm neden seçim kazanamaz?" başlıklı yazısıyla Türkiye'deki ideolojik hareketlere karşı bakış açısını yansıttı.

Siyaset bilimci akademisyen Fuat Keyman hayatını kaybetti - 1. Resim

"Türkiye’de, Batılılaşma isteğiyle çerçevelenen modernleşme sürecinde, Batı modernitesinde egemen konumda olan liberal ve sol düşünce akımları hiçbir zaman seçim kazanan ve toplumu yöneten bir konumda olamadılar" diyen Keyman şu değerlendirmeyi yaptı:

Peki, 19'uncu yüzyıldan bugüne Türkiye'de yaşadığımız modernleşme süreci için aynı saptamayı yapabilir miyiz?

Batılılaşma söyleminin çok güçlü ve tanımlayıcı nitelikte olduğu modernleşme sürecinde liberal ve sol düşünce akımları arasındaki ilişki Batı modernitesine benzer mi yoksa farklı mı gelişti?

Bu sorunun önemi şu noktada yatmaktadır: Türkiye'de, Batılılaşma isteğiyle çerçevelen modernleşme sürecinde, Batı modernitesinde egemen konumda olan liberal ve sol düşünce akımları hiçbir zaman egemen, seçim kazanan ve toplumu yöneten bir konumda olamadılar. Eğer böyleyse, Türkiye siyasal modernleşmesinde niçin liberal ve sol düşünceler egemen ve popüler konuma gelememişlerdir?

Batılılaşma mottosuyla gelişen Türkiye modernleşmesinin, tarihsel olarak yüzleştiği bu ikilemi nasıl açıklamalıyız?

Bu bağlamda, 19'uncu yüzyıl geç Osmanlı döneminden 1923 Cumhuriyet Türkiye'sinin kuruluşuna, o dönemden de bugünün Türkiye'sine kadar yaklaşık 200 yıllık siyasal modernleşme sürecinin gelişimine kısaca bakmak bile bize önemli ipuçları veriyor.

"LİBERAL VE SOL DÜŞÜNCE, ÖZGÜRLÜK-GÜVENLİK İLİŞKİSİNİ ÇÖZEMEDİLER" 

Bu anlamda, liberal ve sol düşünce için neler söyleyebiliriz? Üç sorunlu noktanın altını çizebiliriz:

Öncelikle Türkiye modernleşmesinde Batı modernitesinden farklı olarak liberal ve sol düşüncelerin, bireysel haklar ve özgürlüklerle güvenliğin daha öne çıktığı ilişki içinde, ikircikli bir konumda olma sıkıntısını yaşadıklarını söyleyebiliriz.

Liberal ve sol düşünce, özgürlük-güvenlik ilişkisini çözememiştir.

Liberal düşüncenin öncüleri olan Prens Sabahattin, Cavit Bey, Ahmet Ağaoğlu, Fethi Okyar'ın çalışmalarında bu ikilemi görmek mümkün.

Sol düşünce içinde, Mustafa Suphi'den Nazım Hikmet'e, 68-78 kuşağından bugünkü ulusalcı solun, sol içindeki güçlü yapısına kadar solun güvenlik ile sıkıntılı ilişkisi görülebilir.

Liberal ve sol düşünce, ya güvenliği ön plana çıkartıp ulusalcılık ekseninde hareket ederek özgünlüğünü kaybetmiş yahut bugün olduğu gibi, Türkiye bölgesel ve küresel güvenlik riskleriyle, darbe girişimleri ve terör saldırılarıyla karşılaşıp beka sorunu yaşarken güvenlik alanını göz ardı eden bir tutum içine girme sorunu yaşadı. Bu sebeple de hiçbir zaman seçim kazanarak toplumu yönetmek konumuna gelemedi.

Türkiye'de geç Osmanlı'dan 3 Kasım 2002 genel seçimlerine kadar modernleşme sürecinin ikinci özelliği; merkez-çevre, devlet-toplum, vatandaş-halk, modern-geleneksel vb. karşıtlıklar üzerine kurulmasıdır. Bu karşıtlıkta, liberal ve sol düşünce, savundukları birey/sınıf yahut haklar ve özgürlükler eksenlerine ters olarak; merkez, devlet, vatandaş, modern yanında yer almasıyla, çevre, toplum, halk ve gelenek ile ilişki kurmada zorlandı.

2002'den bugüne Türkiye'yi yöneten AK Parti deneyimi de liberal ve sol düşünceyi daha da zayıflattı.

Siyaset bilimci akademisyen Fuat Keyman hayatını kaybetti - 2. Resim

"AK PARTİ BAŞARILI OLDU"

Bu deneyim içinde, 3 Kasım 2002 ve 7 Haziran 2015 seçimleri dönemi, 7 Haziran 2015 seçimi-15 Temmuz 2016 darbe girişimi ve sonrası dönemde, AK Parti ve lideri Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın muhafazakâr düşüncenin ana kurucu konumu içinde liberal ve sol düşünceyi sıklıkla kullanması, liberal ve sol düşüncenin zayıflamasının ana nedeni oldu.

Çevre, toplum, halk ve gelenek içinde yer alan AK Parti ve Erdoğan, muhafazakârlık ile haklar, özgürlük, eşitlik, güvenlik, milliyetçilik alanlarını birleştirmekte başarılı olduğu sürece, gerek seçim kazanma gerekse toplumun farklı kesimleriyle ilişki kurma konularında sol ve liberal siyasete karşı başarılı oldu.

Liberal ve sol düşünceye üçüncü meydan okuma da, modernleşme süreci içinde 1980'lerden başlayıp bugüne kadar, giderek güçlenen ve siyasi etkisini arttıran "kimlik talepleri ve kimlik siyaseti"nden geldi. 1923'ten bugüne modernleşmenin "ötekileri" konumunda olan, 1960'tan 2010'lara kadar, askerî ve yargı vesayet sistemi içinde "milli güvenlik tehdidi" olarak görülen dinî ve etnik alan ilişkilerinde liberal ve sol düşünce büyük sıkıntılar yaşadı, kendi söylemsel ve kuramsal dünyasını bu kimliklerin talepleri temelinde genişletemedi..."

Kaynak: İHA, Türkiye Gazetesi

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...