Murat Yün yaklaşan felaketi işaret etti: Fatih'ten Silivri'ye zemin sıkıntılı, incelenmesi gereken 800 bin yapı var

Düzenleyen: / Kaynak: Türkiye Today
- Güncelleme:
Murat Yün yaklaşan felaketi işaret etti: Fatih'ten Silivri'ye zemin sıkıntılı, incelenmesi gereken 800 bin yapı var
İstanbul, Deprem Riski, Haber

Gündem Haberleri  / Türkiye Today

İstanbul'da son dönemde meydana gelen bina çökmeleri kentin bina güvenliğine ilişkin ciddi endişelere yol açıyor. Devam eden soruşturmalar, risklerin etkili bir şekilde azaltılması için kapsamlı güvenlik önlemlerine; belediye, hükümet ve vatandaşlar arasında iş birliğine duyulan ihtiyacı vurguluyor. Tüm bu konuları görüşmek üzere İstanbul Büyükşehir Belediyesi Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Daire Başkanı, Şehir Plancısı Murat Yün ile bir araya geldik.

KORAY ERDOĞAN'IN HABERİ - İstanbul’da son dönem meydana gelen bina çöküşleri, kentin bina güvenliğiyle ilgili ciddi endişeleri gündeme getirdi. Bahçelievler ve Küçükçekmece’deki yıkımların ardından yapısal zayıflıklar, yasadışı kat eklemeleri ve inşaat malzemelerinde deniz kumu kullanımı gibi yanlış uygulamaların tespiti durumun daha da kötüleştiğini gösteriyor. Tüm yaşananlar eski ve riskli binaların acilen yenilenmesi ve daha sıkı bina yönetmeliklerinin uygulanması çağrılarını yeniledi. Devam eden araştırmalar, İstanbul’un yıpranmış bina stoğunun güvenliği ve özellikle depremler sırasında oluşabilecek riskler konusunda daha geniş endişelere işaret ediyor. 

Deprem gerçeği İstanbul’u tehdit ediyor! Son bina çökmeleri, kentin zeminindeki risklere ve yapılardaki yanlış uygulamalara ışık tutuyor. Ancak İstanbul bu depreme hazırlıklı mı? Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile neler oluyor?

Bu konuları görüşmek üzere İstanbul Büyükşehir Belediyesi Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Daire Başkanı ve Şehir Plancısı Murat Yün ile bir araya geldik.

Yaklaşan felaket: İBB, hükümetle işbirliği eksikliğinin kentin depreme hazırlıklı olmasını engellediğini belirtiyor - 1. Resim

1. İstanbul'daki bina çöküşleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu çöküşlerin ana nedenleri nelerdir?

Çöken her iki binada aslında 1980’li yıllar da yapılmış binalardı. Kurumsal olarak özellikle bizim işaret ettiğimiz nokta, 2000 yıl öncesi yapılardan başlayarak bir deprem seferberliği ortaya koymak. 

Yıpranmış yapılarımız oldukça fazla, İstanbul'da toplam 1.200,000 yapımız var, bunun 800,000’i 2000 yılı öncesi. 

Yıpranmış yapı stoğu ve bina zeminlerinin kötü olmasıyla böyle çöküşler yaşanabiliyor. Tabi, son çöken her iki binada yine aynı benzer özellik, kaçak katların olmasıydı. Yani binanın kendi statik sistemini bozan, kendi nizamını bozan kaçak katlar söz konusuydu. 

En son çöken Bahçelievler'deki binada da üç katın kaçak olduğu tespit edildi. Maalesef bu tür imara aykırı kaçak katlar yapıldığında binanın deprem risk oranını yükseltmiş oluyorsunuz. Çünkü binanın düzeni bozuluyor, statik sistemi bozuluyor. Dolayısıyla bu çöküşler de yaşanıyor. Özellikle geçmiş zamanlarda yaşanan tespitlerin ardından yaptığım yıkımlarda görüyoruz. Yıkım sırasında, eğer yapıda kaçak kat varsa bina hızlıca yıkılıyor. 

Yaklaşan felaket: İBB, hükümetle işbirliği eksikliğinin kentin depreme hazırlıklı olmasını engellediğini belirtiyor - 2. Resim

2. İstanbul'da binaların inşaatında hangi standartlar ve düzenlemeler uygulanmaktadır? Kaçak katın kolayca yapılabilmesinin sebebi nedir?

Aslında 1999 depreminden sonra bir yönetmelik olgunlaştırılmaya çalışıldı. Özellikle deprem yönetmeliği üstüne bir yoğunlaşma oldu ve 2018'de bu süreç tamamlandı. 

Farklı zamanlarda, 2001'de, 2002'de ve 2008'de deprem yönetmelikleri çıkarıldı ama 2018'de, şu an güncelde kullandığımız deprem yönetmeliği nihayete ermiş oldu. 

Bir yapının yönetmeliğine göre yapılıp yapılmadığını kontrolleri başta Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ndan yerelde ise ilçe belediyelerinde. 3194 sayılı imar kanuna göre yapılıyor tüm işlemler. Yapılan tüm yapıların da kanun ve ilgili yönetmeliklere göre inşa edilmiş olması gerekiyor.

2018’den sonra yapılmış yapılarda kanun ve ilgili yönetmeliklerden geçme performansını bekliyoruz. Ama 2018'den önce, en azından 2000-2018 arasında da yine yönetmelikle ve yönetmelik dışında da alınmış önlemler var. Bunlara ilişkin de bir kısmi olsa bir deprem analizimiz var diyebiliriz.

Ama 2000 yıl öncesi yapılarda, özellikle 1999 depreminden önceki yapılarda olgunlaşmış bir yönetmelik olmaması, teknolojinin bu kadar ilerlemiş olmaması büyük sorun oluşturuyor. 

Hazır betona depremden sonra geçildiğini görüyoruz. Binanın deprem dayanımına baktığımızda betonun ve demirin baş aktör olduğunu görüyoruz. Betonun aslında sağlamlığı aslında 1999 depreminden sonraki gelen yönetmeliklerle olduğu ilgili mevzuatlarla oldu.
Ama 2000 yıl öncesi yapılarda maalesef bu yok. O yıllarda mahalle aralarında tamamen elle çalışır mikserlerle karıştırılan betonlardan yapılan binalar mevcuttu. Maalesef bu binaların sayısı da oldukça yüksek.

Bu kadar fazla binanın denetim için de tabi gerisinde ilgili ilçe belediyesinin, büyükşehir belediyesinin ve bakanlığın da içinde olduğu bir denetim mekanizmasını ihtiyaç duyuluyor.

Yasada bu denetim mekanizmaları tanımlamış durumda. Fakat 800 bin yapının toptan denetimi ile alakalı bir sistemin olması lazım. Yapı denetim sisteminde bir çeşit aksaklıklar vardı, bunlar yapılan toplantılarda kısmi olarak giderildi. Ama halen bazı sorunlar olduğunu görüyoruz.

Esasında o denetim mekanizması çok sağlam çalıştığında, 2018'deki deprem yönetmeliğine uygun yapıları en azından daha kendimizden emin bir şekilde onaylamış oluyoruz. Ama 2000 öncesi yapılarda, mevcut yapı stoğunda, yıpranmış yapı stoğunda bu denetimler çok da yerinde yapılmamış görünüyor.

Daha önceki dönemlerde yapıldıysa da vatandaş tarafından gerçekleşen kaçak katlar ile imar mevzuatına aykırı yapılaşmayla bir şekilde binanın mevcut düzeninin bozulduğu yapılar da oldukça fazla.

Yaklaşan felaket: İBB, hükümetle işbirliği eksikliğinin kentin depreme hazırlıklı olmasını engellediğini belirtiyor - 3. Resim

3. Denetim süreçleri nasıl işliyor ve bu süreçler ne kadar etkili? Belediye vatandaşların evlerinin deprem güvenliği denetimi konusunda yeterli mi? Bu konuda yetersizlik suçlaması var. Ne düşünüyorsunuz? İBB'nin bina denetim ve güvenlik süreçlerinde hangi eksiklikler bulunmaktadır? Bu eksikliklerin giderilmesi için ne tür adımlar atılmaktadır? 

Bizim çağrımız o noktada aslında çok net. Geçen seneki Şubat depremlerinden sonra sesimizi yükselterek de söylemeye başladık. Ya katıldığımız toplantılarda ya da basından Sayın Ekrem İmamoğlu tarafından dile getirildi. 

Bu tek başına bir kurumun yönetebileceği sürdürülebilir bir şey değil. Yani İstanbul'da incelenmesi gereken toplam 800 bin yapı var. Biz bundan yaklaşık 200,000’de olası depremde hasar öngörüyoruz. 200 bin yapıda 1 milyon 300 bin bağımsız daire var. Ortalama 3 milyon insan yaşıyor. 

Yani bunun sadece bir kurum eliyle yapılması zaten mümkün değil. 3 milyon nüfusu bir günde bütün riskten arındıracağız diye bütün binaları yıksak bir barınma problemi çıkar. Yani gerisinde merkezi yönetimin de bir konut politikasının olması lazım. 
Yani merkezi yönetim tarafından örülmüş ve büyükşehir belediyesinin de içinde olduğu bir sistemle bir konut politikamızın olması gerekiyor. Gerisindeki barınma problemini çözmek için. Dolayısıyla bu bütün eskimiş yapı stoğunu ancak bu iş birlikleri çözer. Yani ilçe belediyesi, büyükşehir belediyesi ve bakanlık. 

Dolayısıyla bu sorun bir seferberlik ruhuyla, eş güdümlü bir çalışmayla çözülebilir. Ancak o şekilde önüne geçilebilir.

2012 yılında “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi”ne ilişkin, kamuoyunda Dönüşüm Kanunu olan olarak bilinen 6306 sayılı kanun yürürlüğe girdi. 2024’e geldiğimizde, İstanbul'da toplam riskli ilan edilen yapı sayısı 86 bin. 
Dolayısıyla 800 bin yapıda 86 bin sayısını görüyorsak zaten bu işin aslında çok da riskin bertarafına ilişkin yürümediğini görüyoruz. Bakanlığın verileriyle, sayılarla ortaya koyuyoruz.

İşte bu iş birliği sağlanmazsa sayılarda yine ilerlenir fakat bu iş birliği ne kadar gelişirse o kadar hızlı ilerleyebiliriz. Hızlı deprem tarama testinden deprem performans testlerinden yapının yıkılışı, tahliyesi, kira yardımlarına kadar olabildiğince eşgüdümün sağlanması gerekiyor. 

Bu tamamen siyasetten ayrı tutulup tamamen kurumların birbirine entegre çalışmasıyla mümkün olacak!

Diğer türlü her kurum kendi çabasında bir şeyler yapar ama totalde baktığımızda 800 binde 86 bin gibi sayıyla karşılaşabiliriz.

Dolayısıyla biz buradan bu sayıdan bir ders alıp diyoruz ki “İlçe belediyesinin de vatandaşın da finans kuruluşlarının da ve en tepede, bu işin koordinasyonunda bakanlığın olduğu bir sistem kuralım” ve İstanbul’un afete hazırlığını birlikte yönetelim. 

Biz demiyoruz İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bütün yetkilerini verin. Biz buradan kendimizi yönetelim demiyoruz. Bakanlığın masada başat olduğu ama bütün kurumların da içinde olduğu entegre olmuş, eşgüdümlü çalışacak bir mekanizmayı hayata geçirmek zorundayız. Gerekiyor demiyorum, zorundayız. Çünkü sayılar ortada.

Yaklaşan felaket: İBB, hükümetle işbirliği eksikliğinin kentin depreme hazırlıklı olmasını engellediğini belirtiyor - 4. Resim

4. Denetim süreçleri nasıl işliyor ve bu süreçler ne kadar etkili? Belediye vatandaşların evlerinin deprem güvenliği denetimi konusunda yeterli mi? Bu konuda yetersizlik suçlaması var. Ne düşünüyorsunuz? İBB'nin bina denetim ve güvenlik süreçlerinde hangi eksiklikler bulunmaktadır? Bu eksikliklerin giderilmesi için ne tür adımlar atılmaktadır? 

Bizim toplamda 14 tane ilçede yaklaşık 30’a yakın projemiz var. Alan bazlı projelerimiz (Yetkisinin belediyede olduğu) var. Yaklaşık 7 tane risk alanımız var. 7 tane de rezerv alanımız var. Bunların dışında yapı bazlı ilerlediğimiz alanlar var. O da iştiraklerimiz liderliğinde, KİPTAŞ’ın koordinasyonunda yürüyen çalışmalar. Yakın zamanda “İstanbul Yenileniyor” platformuna İBB tarafından bir destek daha sağlayacağız. 

O da yapı bazı ilerleyen bir sistem, %100 uzlaşmayı öngörüyor. Vatandaştan gelen talepleri aslında KİPTAŞ garantörlüğünde yapının bir şekilde dönüşümünü sağlamak için kurulan bir sistem. 

Tamamen talep vatandaştan geliyor, KİPTAŞ işin içine girip projesini ve hangi adımlarından geçileceğini vatandaşa söyledikten sonra vatandaşla uzlaşıyor. Bu yapı bazlı ilerleyen sistemimiz.

Alan bazı ilerleyen projelerimizde de yaklaşık 312 hektarda çalışmamız var. İBB'nin yetkisinde olan alanların esas özelliği aslında dezavantajlı grupların yaşıyor olması, gecekondu alanları veya dar gelirlilerin yaşadığı alanların olması. 

Zaten bu toplumsal gerçeklik. Yani kimse riskli yapıda veya yıpranmış yapıda geliri olmasına rağmen yaşamaz. Geliri yok ki o alanlarda yaşıyor.

Kentsel dönüşümde bizim esas vurguladığımız sorunlardan birisi de bu, finansman. Çünkü kentsel dönüşüm ekonomiyle birebir ilintili yürüyen bir süreç. 

2021’den 2024’e kadar inşaat metrekare fiyatları yaklaşık 10 kat arttı. Dolayısıyla yapım maliyetleri bu kadar artınca ister istemez dar gelirliler bu ekonomik artışların altında kalıyor. Bunun olmaması için de çalışmalarımız sürüyor ve bir politika oluşturmaya çalışıyoruz. Şu an oluşturduk da yakın zamanda da meclis gündemine getireceğiz. 

Risk yönetiminde toplumun bilinçlendirme ayağı da var. Önemli olan bir ayak aslında. 6 Şubat depreminde gördük ki vatandaşlar depremden hemen sonra toplanma alanına gitmiyor. Gittiğinde nereye yapacaklarını bilmiyor veya oraya hangi çantasıyla, nasıl bir çantayla oraya gideceği konusunda bilgilerin eksik olduğunu gördük. Bu nedenle bizim 2021 yılında başlattığımız “Afet, Farkındalık ve Güç Birliği” eğitimlerimiz var. Yaklaşık 260,000 İstanbulluya bu eğitimi verdik. Talep gelen her alana gidiyoruz ve deprem öncesinde, sırasında ve sonrasında vatandaşlarımızın ne yapması gerektiğine dair bir bilgilendirme çalışmaları yapıyoruz.

Bu çalışmaların tamamını “Sosyal Dayanıklılık Projesi” altında topladık. Kentsel dönüşüm alanlarındaki dezavantajlı grupların istihdama ulaşımından sosyal yardımın ulaşımına kadar bütün hatlarını İBB’nin ilgili birimine, ilçe belediyesine ve kaymakamlığa ulaştırıyoruz. 
Bu alanlarda oluşturulan güvenle birlikte kentsel dönüşümü yaparken vatandaşlarla daha kolay uzlaştığımızı gördük. Etkili iletişim, şeffaf yaklaşımla bu alanlarda kentsel dönüşüm için %90 uzlaştık. Uzlaşma oranları %90’lara ulaştı. Kentsel dönüşüm alanlarında “sosyal dayanıklılık çalışmaları”nı da ihmal etmedik. 

Ayrıca zeminin durumu hakkında bilgi aldığımız “Mikro bölgeleme” çalışmalarımız var. Özellikle Avrupa yakasının güneyinde, Fatih'ten Büyükçekmece'ye olan mikro bölgelemenin eksik olduğu alanlar vardı. Eksik olan 257 kilometrekarelik bir alanın analizlerini tamamladık. Esenyurt'un, Büyükçekmece'nin, Beylikdüzü’nün içinde olduğu, yoğun yapılaşma alanın içinde olduğu bir alanı tamamladık. Sadece Avrupa yakasının kuzey hattında kalan ve ihale süreci devam eden yaklaşık 130 kilometrekarelik bir alanımız kaldı. Orayı da yaptıktan sonra aslında İstanbul'un ana yerleşiminin olduğu alanların zemin durumu haritaları da güncellenmiş olacak.
Bunlar dışında “Hızlı Tarama Testleri”miz ile tespit ettiğimiz, kendi kendine çökme ihtimali olan yapılarımız var, yaklaşık 1,556 tane. Bu saha çalışmasında gördük ki buradaki vatandaşlar kendi seçtiğinden dolayı orada oturmuyor. Aslında ekonomik zorluktan dolayı orada oturuyor. Dolayısıyla her vatandaşa “bu yapı riskli, yapıyı boşaltmamız gerekiyor” dediğimizde kiraların pahalı olduğunu ve onların karşılama gücünün olmadığını bize beyan ettiler. 

Biz de buna ilişkin meçli teklifi hazırladık ve bakanlığın sağladığı 5 bin TL’lik desteğe ek olarak 7 bin TL kira yardımı yapıyoruz. Bu bile kısmi bir çözüm sağlıyor. Çünkü İstanbul'da o dönemde ortalama kira bedeli 14 bin TL iken şu anda 20 bin TL. 

Riskin tespit edilmesinden dönüşümüne kadar, vatandaşın anahtarını teslim almasına kadar olan bütün süreçlerde çalışmalarımız mevcut. 

Barınma için de rezerv konutlar üretiyoruz. Bu konutları riskli yapılarla eşleştireceğiz ve oraya taşınan her vatandaş riskten kurtulmuş bir vatandaş olacak. Biraz önceki bahsettiğim o işbirliği mevcut da aslında buradan ortaya çıkıyor. İstanbul'un mevcut yoğun alanlarının hemen kuzeyinde, belirli alanlarda askeri alanlar vardı. Bu alanlar, deprem riskinin bertarafı için kullanılacak rezerv alan planları yapıldı. Ama maalesef İstanbul Büyükşehir Belediyesi bu süreçlerde yok. 

Yani İstanbul’un 39 ilçesinde politika üreten, organizasyon yapan ve hizmet eden kurum maalesef bu rezerv alanların yeniden yapılanmasında veya nasıl bir organizasyon olduğu kısmında büyükşehir belediyesi yok. Buradan da özellikle söylüyoruz, yani bu alanlar aslında İstanbul'un son şansı! Yani bunu gerçekten riskin bertaraf için kullanmak zorundayız ve bunu hep beraber yapmak zorundayız. Sadece bir ilçenin veya bir kurumun değil, İstanbul’a hizmet edecek şekilde tüm kurumların birlikte hareket etmesi gereken bir çalışma yapılmalı. Çünkü kentin kısmi alanlarda, özellikle deprem sonrası toplanacağımız alanlarda, deprem sonrası barınacağımız alanlarda seyrelmeye ihtiyacı var ve bu rezerv alanlar bu açıdan son fırsat.

Yaklaşan felaket: İBB, hükümetle işbirliği eksikliğinin kentin depreme hazırlıklı olmasını engellediğini belirtiyor - 5. Resim

5. İstanbul'daki bina güvenliği ve deprem riski yönetimi konularında İBB'nin mevcut çalışmaları ve projeleri nelerdir? Bu projelerin başarısı ve etkinliği nasıl değerlendiriliyor?

Denetime ilişkin mecliste geçen dönem çalışıp meclisin gündemine yolladığımız imar yönetmeliğimiz, güçlendirme yönetmeliğimiz, bina muayene yönetmeliğimiz var. Bunların hepsi aslında denetimi güçlendiren, güçlendirecek olan şeyler. Biz bu dönem bunları bir bir yürürlüğe alacağız. 

Yine burada bakanlık desteği önemli. Biz denetimi yaparken bakanlıkla yine eşgüdümlü yürümemiz lazım, entegre bir şekilde yürüyor olmamız lazım. Çünkü denetimde birisinin “A” dediği bir şeye diğeri “B” derse zaten denetim olmaktan çıkar, tartışmalı bir alana dönüşür. Bu konuda da gerekli istişareleri sürdürüyoruz. 

6. Eski binaların güvenliği nasıl sağlanıyor? Özellikle deniz kumu kullanımı gibi sorunlarla nasıl başa çıkılıyor?

Vatandaş duyarlılığı bu noktada çok önemli. Örneğin Küçükçekmece’deki bina çöktükten sonra çevresindeki yapılarda taramalarımızı yaptık. Ertesi gün gittiğimizde vatandaşlar bizi binalara almamaya başladı. Son bizim belirlediğimiz alanda 138 bina var, son binalara geldiğimizde kimse bizi içeri almadı ve sadece 39’unda inceleme yapabildik. Vatandaş tarafında eğer bu duyarlı olursa hiçbir kurumu beklemeden binasının deprem performansını ölçtürüyor. İBB olarak bu yoğunlukla ancak vatandaşların duyarlılığı sayesinde başa çıkabiliriz. Çünkü bizde şu an 160 bin başvuru var. 

Bu ay meclise yollayacağımız ve bütün ilçe belediyelerin de sürece dahil edeceğimiz bir sistemle ancak çözebileceğimizi düşünüyoruz. Bundan da daha etkili yöntem, vatandaşın kendi binasını “Riskli” diyerek deprem performans analizine tabi tutması veya o konuda bir adım atması gerekiyor. 

7.  Vatandaşlar, binalarının güvenliğini nasıl test edebilirler?

İBB’nin tarama testleri dışında vatandaşlar için 2 yöntem var. Birinci yöntem üniversiteler ya da bakanlık tarafından lisans verilmiş kuruluşlar aracılığıyla analizler yaptırmak. İkinci yöntem ise 6306 sayılı kanun. Vatandaşın aslında tercih etmediği yöntem. Çünkü 6306 sayılı kanuna göre yapı riskli çıktığında 90 günlük bir süre başlıyor ve yapının tahliyesi hızlanıyor. Biz bu nedenle hızlı tarama yöntemini geliştirdik, kanuna tabi bir yöntem değil ama vatandaşa bilgi veren bir yöntem.  

Olası depremde veya küçük sarsıntılarda 800 bin binada en hızlı yıkılacak binaları tespit etmemiz lazım. Yani hızlı müdahale edeceğimiz alanı bir şekilde tespit etmemiz lazım. Diğer türlü biraz önceki bahsettiğim 3 milyonluk bir nüfusun planlanması daha güç bir yöntem.

Hızlı tarama neticesinde tespit ettikten sonra riskli sonuç alan vatandaşların hiçbir kurum araya girmeden yapılarını kendi kendine dönüştürme oranı %40’ı buluyor, bu iyi bir oran. Aslında vatandaş bu raporu önemsiyor ve hızlıca dönüşüm sürecini başlatıyor.  

8. İstanbul’da deprem riski yüksek olan bölgeler hangileridir ve bu bölgelerde ne tür çalışmalar yapılmaktadır?

Yakın zamanda İstanbul Teknik Üniversitesi ile birlikte kentsel dönüşüm strateji belgesini güncelledik. Fayın Marmara Denizi’nin içinde olması nedeniyle özellikle Avrupa yakasının güney kesimlerinde, Fatih'ten Silivri'ye kadar olan alanda zeminin yapısından da kaynaklı olarak zayıflıklar görüldü. Dolayısıyla burada eski yapıyla zemin çakıştığında bir risk ortaya çıkıyor. Dolayısıyla İstanbul'da şunu diyebiliriz ki; Avrupa yakasının bu kesimlerinde, Fatih, Zeytinburnu Avcılar, Bakırköy, Büyükçekmece, Silivri'ye kadar olan hatta bir riskin yoğunlaştığını söyleyebiliriz.

9. İstanbul'un yapı güvenliğini artırmak için gelecekte ne tür planlar ve projeler var? Yapılacak olan yenilikler ve teknolojik gelişmeler hakkında bilgi verebilir misiniz?

Dediğim gibi bahsettiğim şey inşaat sektörü birebir ekonomiyle bağlantılı, paralel yürüyen bir sektör. Dolayısıyla ekonomideki sıkıntılar, enflasyondaki hızlı artış aslında bir taraftan bu inşaat sektörünü yavaşlatan da bir etmen. Dolayısıyla bizim bu alt gelir gruplarına yönelik bir politikamızın olması lazım. Bizim çalışmamız da bu yönde. Özellikle de riskin yoğunlaştığı güneyden kuzeye doğru bir politikada çizmemiz lazım. Dolayısıyla biz olası depremde yıkılacak hızlı yıkılmasını beklediğimiz yapılardan başlayarak bir dönüşüm seferberliği de başlatmış olalım. Bunu da tabii yaparken işbirliği gerekiyor, başka türlü bir çözümü maalesef yok.

10. İstanbul'un bina güvenliğini artırmak için gerekli finansal ve diğer kaynaklar yeterli mi? Kaynak eksiklikleri nasıl giderilebilir?

Bahsettiğim gibi 800 bin bina 2000 yılı öncesi inşa edilmiş. Yaklaşık 200 bin civarında olası depremde hasar alacak yapımız var. Buna zaten bir kurumun tek başına bir bütçe ayırması mümkün değil. Biraz önceki bahsettiğim o iş birliği burada zaten önem kazanıyor. 
Maalesef şöyle de bir süreç var, Büyükşehir Belediyesi olarak yaptığımız her finansal çözümde de sadece Büyükşehir Belediyesi olarak kalıyoruz. Yasada kentsel dönüşüm özel proje hesabı var. Özel proje hesabını bakanlık koordine ediyor, oradan biz herhangi bir pay alamıyoruz. 

Geçen sene yapılan toplantılarda bakanlığa bir önerimiz de aslında oydu. Her belediyeye katkısı oranında özel proje hesabından bütçe açılmasıydı. Dolayısıyla biz kentsel dönüşümün belirli finans yöntemlerini de oradan karşılayabiliriz. Dolayısıyla bu bize de güç verir, bakanlığa da güç verir. İstanbul'un da dayanıklı olması yönünde yelpazemiz genişler. 

Dolayısıyla şu an odaklandığımız aslında riskin bertarafıysa burada hep beraberiz. Yani ilçe belediyesi de burada olmalı, büyükşehir belediyesi de burada olmalı, bakanlık da burada olmalı.

Bakanlığın da olduğu ortak masada konuştuğumuzda herkes hem fikir. Yani istanbul'un deprem riskinin yüksek olduğu alanlarda olası depremde oluşacak hasara kadar herkes hem fikir. Orada bir karar alınıyor ama devamında maalesef işler duruyor. Biz birbirimizle konuşabilirsek, her şeyi açık ve net bir şekilde konuşabilirsek ve deprem meselesini siyaset üstü bir konuma oturtturabilirsek aslında yapacaklarımız gayet hızlı ve etkili şeyler olabilir. 

11. Deprem riski İstanbul için devam ederken bir de İstanbul’un kültürel mirasındaki risk yönetimi de söz konusu. Sizin İBB olarak kültürel miras alanlarında risk yönetimi konusunda attığınız adımlar neler?

Deprem riskinin yoğunlaştığı alanlara ilişkin “Depreme hasar tahmini” üzerine bir bölgeleme çalışmamız oldu. Kandilli Rasathanesiyle beraber yaptık bunu. Orada bölgelerde riskin yoğunlaştığı tescilli varlıklarımız vardı. İstanbul’da yaklaşık 35 bin tescilli eser olduğunu biliyoruz. Bunlardan yaklaşık 15 bininin depremde hasar alınabilecek yapı formatının olduğunu tespit ettik. 

Düzenleyen:  - Gündem
Kaynak: Türkiye Today
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...