Latince ve Yunancası merak edilen "Kendini Bil" sözünün hikayesi

Şu gökkube altında söylenmemiş söz yok derler. Söylenmesi gerekenlerde bir yazıtla, kitapla, şiirle, şarkıyla, ayetlerle mekanın şartlarına göre söylenmiş, bizler de bugün manalarını arıyoruz bir şekilde.. İşte manasını anlamaya çalıştığımız o sözlerden biri de “Kendini bil”dir… Peki sözü ilk kim söylemiştir? Ne için söylemiştir? Ne amaçla söylemiştir. Tüm detaylar yazımızda...
Evet, “Kendini bil” sözü kime aittir? Şimdi “Kendini bil”enleri, kendini arayanları, iç yolculuğu için uyananları merakta bırakmadan konuyu kısa da olsa anlatmaya çalışalım…
KENDİNİ BİL SÖZÜ KİME AİTTİR?
Başlıkta serlevha ettiğimiz sözü makalenin en alt noktasına koyup okuma zevkinizi yormak, usandırmak istemiyoruz. Bu yüzden sözü altıncı yüzyılda yaşamış ve zamanının yedi bilgesinden biri olan Spartalı Khilon isimli bir bilgenin ilk söylediğini söyleyelim.
Söz, o kadar kadimdir ki Delfi’deki Apollon Tapınağı’na altın harflerle; Grekçe: Γνῶθι σεαυτόν “Gnothi sauton veya “se auton” Türkçesi: “Kendini tanı (bil)”, Grekçe: Μηδὲν ἄγαν, “meden agan” Türkçesi: “Hiçbir şeyde aşırıya kaçma” ve son olarak Grekçe: Ἐγγύα πάρα δ' Ἄτα: “eggua/egguê para d'atê” Türkçesi: “Bir söz ver ve bela yakındır” yazılmıştır.
En son maksim, çok bilinmiyor olsa da ilk ve ikinci özdeyişleri çoğumuz bir şekilde bir şiirden, bir şarkıdan, bir filmden, bir edebiyatçıdan, bir aşıktan vs... duymuşuzdur…
KENDİNİ BİL NE DEMEK, ANLAMI NE?
Bu söz iki kelimeden oluşmuş olsa da mana olarak içinde çok fazla şey barındırıyor.
Kendini tanımaya çalışan insan, yaşadığı dünyayı, evreni de tanımaya ve anlamaya doğru adım atmış demektir.
Evet, insanın başta kendini keşfetmesi, bilmesi, tanıması bir emek ve süreç ister. Bu yüzden insanoğlunu değerli kılan tarafı manevi tarafıdır diyebiliriz. Yoksa her insanın iki eli, iki gözü, bir ağzı, iki kulağı vardır. İnsan, ancak yüreğinde taşıdığı yüce duygularla ve söylediği sözlerle, bildiklerini yaşamında uygulamasıyla değer kazanabilir.
Demek ki bu söz, hepimize nasıl bir insan olduğumuzu, ne olmadığımızı, ne için doğduğumuzu, nereye gittiğimizi, mesuliyetlerimizi, sorumluluklarımızı, nasıl hayatlar sürmemiz gerektiğine kadar herşeyi buldurabilir. Hatta kendimizi hiç kimseden üstün görmememiz gerektiğini, kimseye karşı ön yargılı ve kibirli davranmamız gerektiğini, herkesle eşit olduğumuzu da anlatır…
Buna rağmen kendini bilmek için yola çıkmış insan sayısı hayli azdır. Bir nevi kutlu bir yolculuk olan kendini tanıma ve bilme yolculuğunun zevkine çoğumuz varamamışızdır. Bunun nedeni de insanın kendi davranışlarını, hislerini, duygularını, ruhunu aşırı şekilde benimsemiş, sahiplenmiş olmasıdır.
Bu sahiplenme ve benimseme insanın sorgu kabiliyetini, bilme istediğini, merakını, ilgisini ve heyecanını köreltmektedir.
Peki sizler “Kendini tanımanın veya kendini bilmenin” erdemine vararak kendinizi gerçekleştirmeye çalıştınız mı hiç?
Kendini bil demektir bu, ama sen kendini nasıl bileceksin ki...