"Şeyh Bedreddîn" isyânı, bastırıldıktan sonra, İkinci bir isyâna gelmişti şimdi sıra. "Düzmece Mustafa" da denilen bu isyâncı, Sultân'ın kardeşiydi, değildi bir yabancı. Bu "Şehzâde Mustafa", Ankara Savaşında, Timur'a esir düştü babasının yanında. Timur Hân, Semerkant'a götürdü Mustafa'yı. Haber alınmamıştı ondan bundan dolayı. Fakat bir müddet sonra bu "Şehzâde Mustafa", Semerkant'tan ayrılıp, geri geldi bu defâ. Tahta oturmak idi niyeti bu kişinin. Geçti faaliyete pâdişah olmak için. Eflak Voyvodası'yla, Aydınoğlu Cüneyt'ten, Yardım etmelerini ricâ edip ve hemen, Evvelâ "Selânik"te, sonra da "Teselya"da, Saltanat iddiasıyla başladı bir fesâda. Etrâfına adamlar toplayıp şurdan burdan, Fitne kaynatıyordu her tarafta durmadan. "Çelebi Sultân Mehmet", bu fesâdı önlemek, Maksat ve gâyesiyle harekete geçerek, Onun adamlarını, Selânik civârında, Kıstırıp, fecî halde mağlub etti ânında. Cüneyt ile Mustafa, çâresizlerdi yine. Kaçarak sığındılar "Selânik Kalesi"ne. Pâdişah, bu kaleyi ablukaya alarak, Kaçan mültecîleri istedi geri almak. Velâkin şöyle dedi kalenin Rum vâlisi: (Vermem, imparatorun olmaz müsaadesi.) Bizzât imparator da söz verdi ki ayrıca, (Çelebi Sultân Mehmet hayatta sağ kaldıkça, Hiç salınmayacaktır esirler hiçbir vakit.) Ve bu taahhüdünü, yeminle etti te'yit. İmparator, taahhüt edince bu dâvâyı, Kaldırdı Pâdişah da derhâl muhâsarayı. Anlaşma mûcibince, Pâdişah bundan sonra, Yalnız Mustafa için, her yıl imparatora, Önemli miktarda bir akçe ödeyecekti. Bindörtyüz yirmibirde bu vak'a gerçekleşti. Bu hâdiseden sonra, hem "Çelebi Mehmet" de, Bulundu İstanbul'a resmî bir ziyârette. Bizans imparatoru istikbâl eyleyerek, Uğurladı sonra da Üsküdar'a geçerek. Pâdişah, Edirne'de bir gün ava çıkmıştı. Ve o av esnâsında birden hastalanmıştı. İyi hissetmeyince o ara kendisini, Dâvet etti yanına derhâl vezîrlerini. Hacı İvaz Paşa'yla İbrahim ve Bâyezit, Pâdişah'ın yanında toplandılar o vakit.