Abdullah-ı Dehlevî "rahmetullahi aleyh" / Bir nazarı kâfiydi

A -
A +

"Abdullah-ı Dehlevî", çok büyük bir velîydi, Her türlü meziyette, devrinin bir tekiydi. Bir gün, geldi bir kişi yüksek huzûrlarına. Dedi: (Girmek isterim, büyüklerin yoluna.) Onu kabûl buyurup, dedi ki: (Öyle ise, Sâir talebe gibi, sen de başla tedrîse.) Dedi: (Size gelmekten, şu idi ki maksadım, Hiç zahmete girmeden, hâsıl olsun murâdım. Sıkıntı çekeceksem sizin yanınızda da, Böylesi her yerde var zâten zamanımızda.) O zaman buyurdu ki: (Gel otur öyle ise. Sıkıntı çektirmeden vereyim ben de size.) Ve ona eyleyince bir teveccüh ve nazar, Bir lâhzada, kalbine akıttı feyz-ü envâr. O, bunun tesiriyle, kendinden geçti hemen. Zannetti ki, yüreği kopuverdi yerinden. Kendine geldiğinde, talebeler sordu ki: (Kardeşim, biraz önce sana böyle n'oldu ki?) Dedi: (Çıktı kalbimden, ne varsa fenâ huylar. Doldu onun yerine, ilâhî feyz ve nûrlar.) Vefâtı yaklaşınca, vasiyyet eyledi ki: (Çoğaltın kalbinizde büyüklere sevgiyi. "Ahlâk-ı hamîde"yle amel edin dâimâ, Ve koşun insanlara, hizmet ile yardıma. Sâlih kimseler ile, hep berâber bulunun. Ve lâkin kötülerden, dâimâ uzak durun. Ölürsem, cenâzemi götürürken mezara, Birisi, şu beytleri oksun önüm sıra: "Kerîmin huzûruna, azıksız çıka geldim. Ne bir iyiliğim var, ne bir iyi amelim. Bundan daha çirkin şey, acabâ var mıdır ki, Sen azık götürürsün, O, kerîmdir halbuki." Ondan sonra, daha da yaklaşınca vefâtı, Dostlarını çağırıp, yaptı şu nasîhatı: (Kardeşlerim, talebe, "Sâdık tâlip" demektir. Çalışmaktan başka hiç, birşey düşünmemektir. Rabbinin sevgisine hemen kavuşmak için, Kalbi, bu muhabbetle yanar hep için için. Bilmediği bir aşkla, o, şaşkın bir haldedir. Düşünmez yemek içmek, bilmez ki bu hal nedir? Dinmez gözünün yaşı, hiç uyku uyuyamaz. Günâhından utanıp, başını kaldıramaz. Yapacak olsa eğer, o herhangi bir işi, "Günâh olmasın" diye, çırpınır, titrer içi. Bir kalbi incitmekten çok korkar ve çekinir. Çünkü o, gönülleri, "Allahın evi" bilir. Kimsenin arkasından konuşup, gıybet etmez. Bilir ki, âhirette sorulur her bir "nefes".)