Ağlamak, acımaktan ileri gelir

A -
A +
Resulullah Efendimizin, Hazret-i Mariye'den doğan oğlu Hazret-i İbrahim birbuçuk yaşındayken, sütannesi Ümmü Bürde'nin evinde bulunuyordu.
Oğlunun hastalandığını işitince yanına gitti ve kucağına aldı.
Ölmek üzereydi...
Efendimizin mübarek gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Abdurrahman bin Avf;
"Sen de mi ağlıyorsun yâ Resulallah?" dedi.
Efendimiz;
"Yâ İbni Avf! Benim ağlamam bir acımadan, merhametten ibarettir" buyurdular.
Hazret-i Üsame bin Zeyd, feryada başladı o anda.
Efendimiz ona;
“Öyle yapma!” buyurdular.
Hazret-i Üsame;
"Yâ Resulallah, sizin ağlamanız üzerine feryat ettim, affınızı dilerim" diye arz etti.
Efendimiz;
 "Ağlamak, acımaktan ileri gelir. Feryat ve figansa şeytandandır" buyurdular.
Ve İbrahim’e dönüp;
“Yâ İbrahim! Ölümüne çok üzüldük. Gözlerimiz ağlıyor, kalbimiz sızlıyor fakat Rabbimizi gücendirecek bir şey söylemeyiz" buyurdular. O anda güneş tutuldu.
Bazı Eshab;
"Yâ Resulallah! İbrahim vefat ettiği için güneş tutuldu" dediler.
Efendimiz;
"Ay ve Güneş, Allahın varlığını gösteren iki mahlûktur. Kimsenin ölmesiyle tutulmazlar" buyurdu.