Alâüddîn-i Sabîr "rahmetullahi aleyh" / Evliyaya düşmanlık

A -
A +

Hindistân'da bir zaman, "Ganj Nehri" üzerine, Bir kanal yapılması düşünülmüştü yine. Kanal, plâna göre "Dergâh"tan geçiyordu. Bunun için, dergâhı yıkmak gerekiyordu. Müslümânlar bu işe, hiç râzı olmadılar. Ve lâkin bu karara mâni olamadılar. İngiliz mühendise verilmişti inşaat. Ve mâalesef başlayıp, devam etti icrâat. Çadır kurdu mühendis o yerin yakınına. Bir gün kalmış idi ki, dergâhın yıkımına, O gece, yatağına yatmış idi o, lâkin, Çok fecî vaziyette uyandı sabahleyin, Zîrâ o, kendisini çadırda, bir direkte, Baş aşağı bulmuştu, bağlı bir vaziyette. Hiç giren olmamıştı halbuki çadırına. Yardımcıları gelip, toplandılar yanına. Çözdüler mühendisin ayağını, elini. Hemen tahmîn ettiler bu işin sebebini. Dediler: "Bu dergâhın sâhibi evliyâdır. Hak teâlâ indinde, çok îtibârı vardır. Siz, hemen vaz geçin ki bu dergâhı yıkmaktan, Çünkü bu, bir îkâzdır size o velî zâttan." O dahî kabûl edip, düzeltti plânını. Yıkmadı bu mübârek velînin dergâhını. Bir gün de, bir İngiliz, yanında adamları, Birlikte gelmişlerdi gezmek için "Kalyar"ı. "Alâüddîn Sabîr"in kabrini gören bu zât, Ayakkabılarıyla girecekti ki, fakat, Türbenin bakıcısı, mâni olup şiddetle, Bırakmadı, içeri girsin bu vaziyette. Dedi: "Pabucunuzu çıkarıp öyle girin. Zîrâ bu girdiğiniz, kabridir bir velînin. Bu zâta öyle kıymet verir ki cenâb-ı Hak, Saygısızlık yapanlar, cezâ görür muhakkak". O İngiliz subayı, pek fazla sinirlendi. Kırbacını kaldırıp, ona vurmak istedi. Tam vuracak idi ki kabrin hizmetçisine, O esnâda "Bir ağrı" saplandı mîdesine. Kamçısını düşürüp, mîdesini tutarak, Başladı kıvranmaya gâyet fecî olarak. Mîdesinin ağrısı, gittikçe artıyordu. Hemen adamlarına, "Bu nedir?" diye sordu. Dediler ki: "Burası, "Alâüddîn-i Sabîr", Adında çok yüksek bir evliyânın kabridir. Hizmetçi, bu hususta eyledi sizi îkâz. Lâkin siz dinlemeyip, eylediniz îtirâz. Siz, bu velî kabrine saygısızlık yaptınız. Bu yüzden, bu belâya birden yakalandınız.