Efendimiz "aleyhissalâtü vesselâm" bir harpte alınan ganîmet mallarını mücahit gâzîlere taksîm ederken, her mücâhide "bir hisse", hazret-i Alî'ye "iki hisse" verdiler. Münâfıklar sevindi. Gün doğdu onlara! Hemen dedikodu ürettiler asker içinde. Üçer beşer bir araya gelip bunu konuşuyorlardı hep. "Duydun mu?" "Neyi?" "Peygamberin iltimasını." "Kime iltimas etmiş?" "Amcaoğlu Alî'ye. Herkese bir hisse verirken ona iki hisse verdi." "Olur mu böyle şey?" "Oldu bile." Resûlullah Efendimiz, bu dedikoduları duyup çok üzüldüler. Ve hemen bunu açıklamak ihtiyacını duydular. Minbere çıktılar. Eshâba hitâben; "Ey gâzîler! Küffâr ordusunu susturan, attığı nârâlarla kâfirleri korkutan o eri siz de gördünüz mü?" diye sordular. Eshâb cevapladı: "Gördük yâ Resûlallah." "Nasıl gördünüz?" "Ablak bir ata binmiş, yeşil sarık sarmıştı başına. Nârâ attığında sanki dağlar titriyor, her hamle edişinde yer sallanıyor, her kılıç çalışında nice başlar düşüyordu yere." "Onu tanıdınız mı peki?" "Hayır yâ Resûlallah, tanıyamadık. Çünkü ne zaman Onu görmek istesek, yüzünü bir bulut kaplıyordu. Bir türlü göremiyorduk. Efendimiz sordular: "Ben diyeyim mi?" "Deyin yâ Resûlallah." "O yiğit, kardeşim Cebrâil'di. Giderken, "Benim ganîmet hissemi Alî'ye ver!" diye tembîh etti bana. İşte Alî'ye iki hisse vermemin sebebi budur. Yoksa ona iltimas etmedim" buyurdu. Fitne ateşi söndü böylece. > www.gonulsultanlari.com Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com