Hak dostlarından Şeyh Sinan Efendi'yi seven birinin, üç aylık bebeği hastalandı bir gün. Doktor, ilâç fayda etmedi. Anne baba çâresizdi. Getirip bırakıverdiler çocuğu bu zâtın kollarına. Ve arz ettiler: - Hocam, yavrumuz çok hasta, çaresiz size getirdik. Büyük velî sordu: - Doktora götürdünüz mü? - Evet efendim, ama hiç faydası olmadı. - Üzülmeyin, Allahü teâlâ her şeye kâdirdir. Darda bırakmaz kullarını. Bu yavruya da şifâ verir inşallah. Sevindiler: - İnşallah efendim? - Bana öyle geliyor ki, bu çocuk hem iyileşecek, hem de uzun ömürlü olacak. Sonra şefkat ve muhabbetle çocuğa nazar edip; - Zannım odur ki, bu çocuk yüz yaşını doldurur, buyurdu. Garipler, sevinçlerinden ne diyeceklerini bilemiyorlardı ki, o esnada bebek açtı gözlerini. Hastalıktan eser kalmamıştı. İyileşmişti tamamen. Gülüyordu. Sanki güller açmıştı yüzünde. Büyük velî, bebeği annesine uzatıp; - Al bacım, buyurdu. Şu anda ben bunu, yüz yaşını geçmiş, saçları, sakalları bembeyaz olmuş bir halde görüyorum. Dediği gibi de oldu. Yüz yaşının üzerinde ayrıldı dünyadan. ÎMAN KÂMİL İSE... Bir gün, bazı sevdikleri; - Efendim, îmanın kâmil olduğunun alâmeti nedir? diye sordular bu zâta. Cevaben; - Îmanı kâmil olanda iki haslet bulunur, buyurdu. Merak ettiler: - Onlar nedir efendim? - Biri, eline sevdiği bir şey geçse, onu hemen bir din kardeşine verir. Ve ekledi: - Öbürü, verdiği zaman öyle çok sevinir ki, alan adam bu kadar sevinemez. E-mail: abdullatif.uyan@tg.com.tr Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com