Bir akşam Ömer bin Abdülazîz hazretlerinin misâfirleri vardı evinde.
Bir ara lâmbanın ışığı azaldı.
Nerdeyse sönüyordu.
Misâfirlerden biri kalktı.
Ve ev sâhibine;
“Lâmbanın yağı bitmiş efendim. İzin verirseniz ben koyayım” dedi.
Ama o, kabul etmedi.
Ve o misafire;
“Siz zahmet etmeyin, ben hâllederim” buyurdu.
Misâfir;
“Hizmetçiyi çağıralım” dedi.
Onu da kabul etmeyip;
“Yeni yattı, bırak uyusun” buyurdu.
Sonra kendisi kalktı.
Yağ koydu lâmbaya.
Ordakiler şaşırmıştı buna.
Ve merak etmişlerdi.
Onları böyle görünce;
“Kardeşlerim, bu işi yapmadan da Ömer'dim. Yaptıktan sonra da Ömer'im. Bir şeyim eksilmedi” buyurdu.
Ve ilâve etti:
“Allah katında kulların iyisi, tevâzû gösterendir.”
● ● ●
Bir gün de hanımına;
“Senin yanında bir dirhem kadar para var mıdır acabâ?” diye sordu.
Hanım şaşırdı!
Çok da merak etti.
“Senin gibi bir büyük bir Sultân’da olmazsa, bende nasıl olsun?” deyiverdi.
Sultân cevâbında;
“Doğru söylüyorsun yâ Fâtıma, ama şunu bil ki, böyle olması, Cehennemde, kızgın bir zinciri boğazımda taşımaktan iyidir” buyurdu.