Rumeli'de olunca Osmânlı orduları, Nasıl fırsat bildiyse Karamanoğulları, Ordu, Anadolu'da olunca da bu sefer, Fırsat bildi Balkanlı krallarla prensler. Osmânlı aleyhine bir ittifak kurarak, Taarruz plânları yaptılar ilk olarak. Sultân Murat, vezîri "Çandarlı Ali Paşa", Emrinde, ordusunu irsal etti savaşa. Osmânlı orduları, Balkanlara daldılar. "Provadi, Şumnu" ve "Tırnova"yı aldılar. Ali Paşa, Sivas'a devam edip peşinden, Zabtetti "Niğbolu"yla "Silistre"yi de hemen. Murat Hüdâvendigâr, sonra harp dîvanını, Toplayıp, aldı hemen bir sefer kararını. Hedef tâyin ederek "Priştine"yi önce, Balkan harekâtına başladılar böylece. Yollarda yerli halkın mal ve canına, aslâ, Hiçbir zarar vermeden vardılar "Kosova"ya. Bir yağma ve tahrîbât olmayınca velhâsıl, O halkta, Osmânlı'ya, hayranlık oldu hâsıl. Osmânlı orduları Kosova'ya girerken, Haçlı kuvvetlerini gördüler tâ ilerden. Sırp Kralı Lazar'ın elçisi, biraz sonra, Osmânlı'ya yaklaştı ve alındı huzûra. Konuşmaya başlayıp o kralın ağzından, Dedi ki: (Savaşmaya, ben hazırım her zaman. Üç aydır bekliyorum, gelmedi üstümüze. Belli ki korkusundan yaklaşamıyor bize. Er ise, üstümüze varsın da vuruşalım. Yoksa o hazır olsun, ben üstüne varayım.) Elçi, böyle pervâsız konuşunca, o zaman, Birden gadaba geldi "Gâzi Sultân Murat Hân". Dedi: (Bu mel'un herif, böyle ne zırvalıyor? O, hiç islâm kılıcı görmemişe benziyor. Böyle boş lâflar edip durur fesübhânallah! Ona, Türk erliğini gösteririm inşallah.) "Osmânlı'da, elçiye zeval olmaz" diyerek, Bu edebsizliğine elçi devam ederek, Dedi: (Sizden sayıca fazladır askerimiz. Üstelik de bin Türk'e, denk gelir bir erimiz.) Gâzi Hünkâr, bu söze daha gadaplanarak, Kükredi: (Bre mel'un, bre uğursuz alçak! Sizinle olsa bile askeri tüm cihânın, Yardım ve inâyeti bizimledir Allahın. Resûl'ün himmetine güvenip dayanarak, Cümlenizin kanını şu toprağa kararak, Onların, karga gibi ayıklarım hepsini. O mel'un kralın da keserim kellesini.)