"Bana gelirse, sana veririm"

A -
A +

Nişabur'da yaşayıp orada vefat eden büyük velî Ebû Ali Dekkak hazretlerine bir gün bir “fakir” geldi. Ve kendisine;

“Hocam! Bir miktar paraya ihtiyâcım var” diye arz etti.
Mübârek zât;
“Bana para gelirse, sana veririm” buyurdu.
Çünkü onun da yoktu...
Ama yine de "yok" demedi.
Çünkü Resûlullah Efendimiz de “yok” demezlermiş.
Az sonra biri geldi.
Ve arz etti bu zâta:
“Efendim, benim bir sıkıntım vardı. ‘Ondan kurtulursam, bir fakire şu kadar para vereceğim’ diye adakta bulunmuştum. Çok şükür kurtuldum. Şimdi o adağımı yerine getirmek istiyorum. Kime versem acaba?”
O fakir de oradaydı.
Ona, fakiri gösterdi.
“Şuna ver. Bu kardeşimizin paraya ihtiyâcı varmış” buyurdu.
Adam da çıkarıp verdi ona parayı.
Fakir saydı, tam da ihtiyâcı kadardı.
Çok sevindi ve teşekkür edip ayrıldı huzurdan.
● ● ●
Bu zât bir sohbetinde; “Bir Müslüman bir günah işlediğinde pişmânlık duyarsa, bu pişmânlığı onun için bulunmaz nîmettir” buyurdu.
Sordular:
“Neden efendim?”
“Çünkü bu pişmânlığı, tövbe demektir. Eğer üzülmez ve günah işlemek tatlı gelirse, bu, günahta ısrardır ki çok tehlikelidir.”
“Nasıl bir tehlike efendim?”
Buyurdu ki:
“Îmânına zarar verebilir maazallah.”