Tasavvuf nedir? "Behâeddîn Buhârî", çok büyük bir velîydi. Söz ve nasîhatleri, pek çok fâideliydi. Buyurdu ki: ("Tıp ilmi", bedenin sağlığına, Bakıp çâre bulursa, dert ve hastalığına, Bunun gibi, "Ahlâk" ve "Tasavvuf ilmi" dahî, Kalbin hastalığını eder teşhîs, tedâvî. Eğer tutulmuş ise, kalp Allahtan gayriye, O kalp "hasta" demektir, muhtâçtır tedâvîye. Her işi, "Allah için" yapmalı ki her insan, İşte bu "İhlâs"ı da, tasavvuftur sağlıyan. İyi, güzel iş yapıp, kötülük yapmamayı, Temînde, "tasavvuf"un büyüktür yine payı. Dînin temeli üçtür, ilim, amel ve ihlâs, Üçüncüyü, insana, tasavvuf sağlar esas. Ve hattâ tasavvufun, gâyesi iki şeydir. Birincisi odur ki, "Îmân vicdânîleşir". Yâni insan, dînine sarılır tam ihlâsla. Îmânı, şüphelerden bir zarar görmez aslâ. Akıl ve delîl ile ve isbât edilerek, Elde edilen îmân, böyle kavî olmaz pek. Nitekim buyurdu ki, Kur'ânda cenâb-ı Hak: (Îmânın sağlamlığı, zikr ile olur ancak.) Buradaki 'zikir'den murat da, bir kişinin, Her şeyi yapmasıdır, sâdece "Allah" için. Şudur ki tasavvufun ikinci gâyesi de: "Seve seve" yapılır emirlerin hepsi de. Nefisten hâsıl olan tembellik ve atâlet, Giderek, kolaylıkla yapılır her ibâdet. Hem ayrıca haramlar, "İğrenç" ve "Çirkin" gelir. En ufak günâhtan da, kolayca el çekilir. Yâni islâmiyyetin emrettiği hususlar, Kolaylıkla yapılıp, gider bütün zorluklar. Yine, dinde ne kadar var ise fısk-ı fücûr, Herbirine, bir "nefret", "soğukluk" hâsıl olur. Velhâsıl tâatlerin tatlı, iyi gelmesi, Ve kolayca yapılıp, güç ve zor gelmemesi, Bütün günâhların da, aksine fenâ, çirkin, Gelerek, kolaylıkla bunlardan kaçmak için, "Tasavvuf", yâni "Ahlâk bilgisi" lâzım gelir. Bu ikisinden başka bir şey için değildir. Emirlere sarılıp, hiç günâh işlememek, En büyük "Kerâmet"tir, hem bunda sebât etmek. Zâten bu iki husus yapılmazsa ihlâsla, Nefsin yola gelmesi, hiç mümkün olmaz aslâ.