Ona nasıl kavuştum? Sevdiği talebeden "Şeyh Ömer-i Taşkendî", Vardı ki, hayâtını anlatır şöyle kendi: Önceleri "Taşkent"te ikâmet ediyordum. "Bir evliyâ bulsam da, hizmet etsem" diyordum. Tanıştım o günlerde, bâzı müslümânlarla. Ve sohbet ediyorduk zaman zaman onlarla. Meğer talebesiymiş onlar bir evliyânın. Adı da, "Behâeddîn Buhârî"ymiş o zâtın. Hiç görmediğim halde o "Velî"yi velhâsıl, Sevgi ve muhabbeti kalbimde oldu hâsıl. Öyle fazlalaştı ki bu sevgisi gönlümde, Bir gün rûhâniyeti, hâsıl oldu önümde. Kulağıma eğilip, buyurdu ki: (Evlâdım! Ne için Horasan'a gelmezsin, ben ordayım.) Sonra da, göz önünden kayboldu birden bire. Dopdolu oldu kalbim, onun muhabbetiyle. Gemiyle Horasan'a, yola çıktım ben o an. Sabah vakti, gemide, okudum kalkıp ezân. Lâkin kimse kalkmadı namâz için o saat. Üzülüp, yolculara ettim öğüt, nasîhat. Nasîhatime dahî, kulak asmayınca pek, Çıktım su üzerine, gemiyi terk ederek. Suda batmadığımı görüp gemidekiler, Beni tekrar çağırıp, çok iltifât ettiler. Doğrusu ben de buna çok hayret eylemiştim. "Bu, onun kerâmeti olsa gerek" demiştim. Gidiyordum ve lâkin bilmiyordum yolumu. Birazdan hâtırladım, acıkmış olduğumu. Ben, bâzı yemekleri düşünürken gönlümde, Onları, bir "Sofra"da gördüm o an önümde. O yemekleri yiyip, şükreyledim Allaha. Bir "Ceylân sürüsü"yle, karşılaştım bu defâ. "Benden kaçarlar mı ki?" diye düşünür iken, Hepsi, gelip yüzünü sürdüler bana hemen. "Serahs"e vardığımda, bir kimse gördüm yine. Bana "Hoş geldin!" deyip, götürdü evlerine. Sonra, teşrîf eyledi o eve o "büyük zât". Benimle ilgilenip, eyledi çok iltifât. Buyurdu ki: (Hoşgeldin, ey Taşkent'li Ömer'im! Senin yolculuğundan, an be an var haberim. Hani sen üzülüp de, çıktın ya o gemiden, Bizim himmetimizle, batmadın suda hemen. Sonra o ıssız çölde, acıktığında, yine, Bizim himmetimizle "sofra" geldi önüne. Sonra, "ceylân sürüsü" gördün ya önceki gün, Bizim himmetimizle, koştular sana o gün.) Bunları öğrenince, şükreyledim Allaha. O zâtın hizmetinden, ayrılmadım bir daha.