Behâeddîn Zekeriyyâ "rahmetullahi aleyh"(1)

A -
A +

Önce istemediler ama... Hindistân'da yetişmiş Hakk'ın evliyâsıdır. "Ferîdüddîn Genc Şeker", bu zâtın dayısıdır. Binyüzaltmışdokuz'da "Mültan"da doğan bu zât, "Yüz sene" ömür sürüp, orada etti vefât. Çocuk yaşta başladı o ilim tahsîline. Ve Kur'ân-ı kerîmi geçirdi ezberine. Kalbi, "İlim öğrenmek" aşkıyle yanıyordu. Çalışıp, tez zamanda büyük bir âlim oldu. En son "Şihâbüddîn-i Sühreverdî"ye gidip, Çok istifâde etti, sohbetini dinleyip. O velîden aldığı feyizlerle nihâyet, Yetişip, o büyükten aldı mutlak icâzet. Evliyâlık yolunu herkese yaymak için, Mültan'a tâyin etti hocası onu ilkin. Lâkin halk, istemedi orada kendisini. Hattâ îmâ ettiler beyhûde geldiğini. "Burada, senin gibi âlimler çok bulunur. Onun için bu yerde, sana ihtiyâç yoktur." Mânâsını ifâde etmek düşüncesiyle, "Tam dolu" bir kâse süt gönderdiler biriyle. Bundaki "Gizli mânâ" ve bu "İnce nükte"yi, Yüksek firâsetiyle anladı gâyet iyi. O da, buna mukabil, kâsenin üzerine, Büyükçe bir "Gül" koyup, iâde etti yine. Demek istemişti ki: "Biz de, o âlimlerin, Gül'ü olmak üzere buraya geldik, bilin." Onlar bunu görünce, şaşırdılar o saat. Dediler: "Alelâde bir âlim değil bu zât." Mültan'da mevcud olan o âlimlerin hepsi, Onu "Büyük" bilerek, oldular talebesi. Bu velî zât, orada hem ilmi yayıyordu, Hem de halkın refahı için çalışıyordu. Dağıttı servetini, İslâmı yaymak için. Kalbi, "Hizmet aşkı"yle yanardı için için. O, bu aşkla yaşadı, bu aşkla etti vefât. Kullara hizmet için, gayret etti her saat. Olsaydı talebenin her ne ihtiyâçları, Bizzât şahsî malından karşılardı onları. Mültan'da, kuvvetli bir "Kıtlık" oldu bir zaman. Vâli yardım istedi bu büyük evliyâdan. Onun vermiş olduğu çok tahıl ve paralar, Sâyesinde, kıtlıktan görmedi kimse zarar. Talebeye, lezzetli yemekler hazırlatır, Kendi dahî sofrada olurdu bizzât hazır. Yemekte sohbet eder, neş'eli yemek yerdi. Yanında olanlara, lokma ikrâm ederdi. Bundan, talebeleri hoşlanırdı pek fazla. Ona bağlanırlardı hem daha bir ihlâsla.