Kayseri'de medfun Zeynel'âbidin Kayserânî hazretleri anlatıyor: Fahr-i âlem Efendimiz "sallallahü aleyhi ve sellem", bindörtyüz mücahidle birlikte Medîne'den çıkıp Hudeybiye'ye geldiklerinde suları bitti. Sadece Resûlullahın ibriğinde biraz su kalmıştı. Mücahidler telâşa kapıldı. Haklıydılar. Zîra bırakın içmeyi, abdest almak için su lâzımdı bir kere. Çâresizlik içinde, Efendimizin huzuruna geldiler. - Mahvolduk yâ Resûlallah! - Neden mahvoldunuz? - Hiç suyumuz kalmadı. Şimdi ne yapacağız? Âlemlerin Efendisi gâyet rahattı. - Korkmayın! Ben aranızda oldukça mahvolmazsınız, buyurdu. Sonra mübarek bir elini ileri uzatıp, parmaklarını açtı. O anda bir mûcize gerçekleşti. Resûlullahın mübarek parmakları arasından sular akmaya başlar. Aynen "çeşme" gibi. - İşte su! Alın, kullanın! buyurdu. Bindörtyüz mücahid o sudan içti. Abdest aldı. Ve kaplarını doldurdular. Câbir bin Abdullah; - O gün bindörtyüz kişiydik. Lâkin "yüzbin kişi" olsaydık, yine kâfi gelirdi, demiştir. ÂHİRETTE GÖRÜŞÜRÜZ Sevgili Peygamberimiz "aleyhisselam", bâzan geleceğe âit haberler verirlerdi ki, hepsi aynen vâki olmuştur. Bunun sayılamayacak kadar misali var. Biri şöyle: Muâz bin Cebel hazretlerini Yemen'e vâli tayin etmişlerdi bir zaman. Onu Medîne'den uğurlarken; - Yâ Muâz! Allahın izniyle git! Bir daha âhirette görüşürüz, buyurdular. Hazret-i Muâz ağlayarak ayrıldı. Bir müddet sonra Medîne'ye döndü. Ama göremedi Efendimizi. Çünkü dünyâdan göçmüşlerdi. E-mail: abdullatif.uyan@tg.com.tr Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com