"Ben, kendi atımla giderim!"

A -
A +

Ömer bin Abdülazîz hazretleri halîfe olunca, önüne saltanat atlarını getirdiler.

 

Halîfe sordu ki:

 

“Nedir bunlar?”

 

Dediler ki:

 

“Hilâfete mahsus atlardır efendim. Lütfen binin, sizi hilâfet konağına götürelim.”

 

Ancak kabul etmeyip;

 

“Lüzum yok, ben kendi atımla giderim” buyurdu.

 

Evine gidince hizmetçisi onu karşıladı.

 

Baktı ki, düşünceli.

 

Merak edip sordu ki:

 

“Efendim kederli bir hâliniz var, sebep nedir acabâ?”

 

Halîfe ona cevâben;

 

“Hiç sorma. Doğudan batıya kadar bütün ümmet-i Muhammedi artık benden soracaklar. Böyle mes’ûliyetli bir işin altına girdim. Nasıl kederli olmıyayım” buyurdu.

 

Sonra hanımını çağırdı.

 

Hanım koşup gelince;

 

“Yâ Fâtıma! Benimle yaşamak istiyorsan, bütün zînetlerini beytülmâla (Hazineye) vermelisin. O mücevherler sende kalırsa, ben seninle kalamam” buyurdu.

 

O da “Hayhay” dedi.

 

Ve bütün zînetlerini çıkarıp, beytülmâla gönderdi hizmetçiyle.

 

Halîfenin de ellibin altını vardı.

 

O da, hepsini verdi beytülmâla.

 

Başka nesi varsa, dağıttı fukarâya.

 

Bir tek giyecek elbisesi kaldı.

 

Hizmetçilerini çağırıp;

 

“Hepiniz serbestsiniz. İstiyorsanız hepinizi âzâd edebilirim. Kalmak isteyen, benden bir şey istememek şartıyla kalabilir” buyurdu.

 

Onlar ağladılar ve;

 

“Şartınızı kabul ediyoruz” dediler.

 

Ve ayrılmadılar yanından...