(Dünden devam) Cebrâîl aleyhisselâm geldi. Resûlullah Efendimize; "Yâ Resûlallah! Allahü Sübhânehü ve teâlâ, Fâtıma'nın murâdını kabûl edip; O da mahşer meydânında günahkâr hâtunlara şefâatçı olsun" buyurduğunu haber verdi. Resûlullah sevindi. Kızının yanına gitti. Müjdeyi iletti. Hazret-i Fâtıma; "Babacığım! Hazretinizin şefâatçi olacağınıza dâir Kur'ân-ı kerîmde delîl var. Benim delîlim nedir?" diye arz eyledi. Resûl-i Ekrem; "Ey ciğer gûşem! Cenâb-ı hazret-i Rabbil izzete murâdını arz edeyim. Ne fermân buyurursa sana haber ederim" dedi. Yanından ayrıldı. Hazret-i Fâtıma'nın bu murâdını Cebrâil aleyhisselâma iletti. O da bunu aldı. Huzûr-i İlâhîye vardı. Ve geri geldi. Bir beyâz ipek getirdi. Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" huzûrunda o ipeği açıp, içinden bir kâğıt çıkardı. Kâğıtta bir yazı vardı. Şöyle yazıyordu: "Bu, kıyâmet gününde, mümin hâtunların âsîlerine, kulum Fâtıma'yı şefâatçı ettiğime dâir hüccettir. Kulum Fâtıma bu hucceti yanında bulundursun." O Server kâğıdı aldı. Tekrar ipeğe sardı. Ve kızına verdi. Hazret-i Fâtıma senedini gördü. Böylece nikâha râzı oldu... >>> www.gonulsultanlari.com Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com