"Benim evim yok ki!"

A -
A +

Resûlullah Efendimiz, iki gencin nikâhlarını kıydıktan sonra;- Kalk yâ Süheyb! Zevceni evine götür! buyurdular. Hazret-i Süheyb büktü boynunu: - Benim evim yok ki yâ Resûlallah. Hazret-i Hîfâ Hatun, konaklarından birini hibe etti Ona. Bir kese de altın verdi. Ve yeni evli çift, Resûlullah Efendimize vedâ edip, huzurdan ayrıldılar. Konakta, Hîfâ Hâtun; - Yâ Süheyb! Ben sana nîmetim, sen bana mihnet, dedi. Hazret-i Süheyb, tasdik etti Onu: - Doğru diyorsun. - Sen bu nîmete şükretmelisin, ben de sabır. - Evet. - Öyleyse gel bu geceyi ibâdetle geçirelim. Sana, şükredenlerin, bana da sabredenlerin sevabı verilir inşallah, ne dersin? - Çok iyi olur. Ve öyle yaptılar. Sabah oldu. Hazret-i Süheyb, sabah namazı için mescide gitti. Ama ondan evvel, Cebrâil aleyhisselâm gelmiş, onların hâlini bildirmişti Resûlullaha. Fahr-i âlem Efendimiz sordular: - Yâ Süheyb! Bu geceyi nasıl geçirdiniz? Mübarek sahâbî başını öne eğdi: - Allah ve Resûlü daha iyi bilir. Efendimiz, o geceki hallerini bir bir anlatıp, müjdeyi verdiler: - Yâ Süheyp! İkiniz de Cennetliksiniz! Hazret-i Süheyb, sevincinden o anda şükür secdesine kapandı. Ve şöyle yalvardı secdede: - Yâ Rabbî! Tekrar günaha bulaşmadan al rûhumu! Ve kalkamadı secdeden. Bunu gören sahâbîler gözyaşlarını tutamadılar. Efendimiz buyurdu ki: - Size, daha çok şaşıracağınız bir haber vereyim mi? - Buyurun yâ Resûlallah. - Hîfâ da, şu anda evinde rûhunu teslim etti. Eshâb, hayretlerinden; - Allahü ekber! diyerek, tekbîr getirdiler. Cenaze hizmetleri edâ edildi. İkisi yan yana defnedildi... E-mail: abdullatif.uyan@tg.com.tr Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com