"Beylik"ten "devlet"e...

A -
A +

Osmânlı pâdişahı "Murat Hüdâvendigâr", Hep zaferden zafere koşturdu leyl-ü nehar. Gerek Anadolu'da, gerekse Avrupa'da, Devletin sınırları çok genişledi hattâ. Yâni o, babasından bir tek "Beylik" alarak, Teslim etti oğluna, koca "Devlet" olarak. İslâmın emrettiği cihadı îfâ etmek, Osmânlı'nın şânını daha fazla yüceltmek, Uğrunda, otuzyedi defâ savaş yapmıştı. Üstelik bu harplerin, hepsini kazanmıştı. Ayrıca Gâzi Hünkâr, dindar ve âdil idi. Şefkatli, merhametli ve çok fazîletliydi. Hem azim ve irâde sâhibiydi mükemmel. Vakar ve ciddiyeti, mâlumdu daha evvel. Ahâlisine karşı şefkat ve merhameti, Ve güttüğü açık ve samîmî siyâseti, Sâyesinde, sağladı yurt çapında istikrar. Kurdu hem askerî ve idârî teşkîlâtlar. Yayarak bu yerlere ilmi ve adâleti, Çok sağlam temellere oturttu bu devleti. Türk-islâm nüfûsunu, alıp Anadolu'dan, Güneydoğu Avrupa kıt'asına, o zaman, Sistemli bir şekilde nakli de en nihâyet, Onun bir dâhiyâne siyâsetidir elbet. Bugün Balkanlardaki müslüman-Türk ahâli, O zamanki iskânın eseridir tabii. "Murat Hân", kazandığı bu zaferin ardından, Bir şükrân ifâdesi olarak da o zaman, Mescit, câmi, imâret, mektep ve medreseler, İnşâ etti bu gibi sosyal müesseseler. Meselâ "Sırpsındığı" zaferinin ardından, Yaptırdı nice câmi, kaplıca, hamam ve Hân. Onun, bir de mânevî, derviş tarafı vardır. Ahî-gâzi devrinin o, mümtaz sîmâsıdır. Nitekim o, binüçyüz altmışaltı yılında, Bir dervişe, icâzet vermiştir Malkara'da. Yâni o, ahîlere yapmıştır şeyhlik dahî, Sabittir tasavvufta olgunluğu, kemâli. Onun zühd ve takvâda üstünlüğüne dâir, Kayıtlara da geçmiş menkıbeleri vardır. Bir defâ, hocasına dert yanmış: (Yâ Mevlânâ! Lütfedip, bir hususta yardımcı olun bana. Ben namaza dururken, üç tekbîr almadıkça, Rahat göremiyorum Beytullah'ı açıkça. Siz ise, bir tekbîrle görürsünüz mükemmel. Üç tekbîr söylemeden görebilmek, ne güzel.) Koca Hüdâvendigâr, kalbinin saflığından, Herkesi, kendi gibi sanıyormuş o zaman.