Kastamonu velîlerinden olup İstanbul'da vefat eden Safranbolulu İsmail Necati hazretleri, bir gün şunu anlattı sevdiklerine: İslâmın ilk günleriydi ki, Fahr-i kâinat Efendimiz birkaç eshâbiyle bir yerde oturuyordu. O esnada "bir köylü" geldi yanlarına. Elindeki torbayı Efendimize gösterip sordu: - Yâ Muhammed! Bil bakalım, ne var şu torbanın içinde? Efendimiz tebessüm buyurdular: - Bilirsem îman eder misin? - Evet, ederim. Buyurdular ki: - Sen bugün bir güvercinle iki yavrusunu gördün. Yavruları torbaya atıp giderken, anneleri feryad etti ve arkalarından gelip kendini attı onların üstüne. Sen, onu da alıp torbaya koydun. Köylü gülümseyerek açtı torbayı. Evet, bir anne kuş, iki yavrusuna kanat germiş duruyordu torbada. Bu manzara duygulandırdı ordakileri. Efendimiz döndü onlara: - Bakın bu anne kuş yavrularına ne çok merhametli değil mi? - Evet yâ Resûlallah. - İşte bir kul da günah işleyip tövbe edince, Rabbimizin ona şefkati, şu güvercinin şefkatinden daha çoktur. Köylü mü? Cân-ü gönülden haykırdı "Şehâdet"i. Bir ışık ister misin? Bir gün de sohbetinde; - Kardeşlerim, Sevgili Peygamberimizin mucizeleri saymakla bitmez, buyurdu. Ve ekledi: - Meselâ güldüğünde, dişleri arasından nur çıkardı âdeta. - Nasıl yâni? dediler. Şöyle anlattı: Bir akşam eve geldiğinde evin içi karanlıktı. Âişe validemiz, kandilin yağının kalmadığını arz edince, Efendimiz, ona sevgiyle bakıp; - Yâ Âişe! Bir ışık ister misin ki, ona yağ ve fitil gerekmesin? diye sordular. Hazret-i Âişe merak etmişti. - İsterim, ama öyle ışık nerde bulunur ki? O zaman tebessüm buyurdu Efendimiz. O anda gündüz gibi oldu evin içi. Öyle ki, hanımlarından kimi ip eğirdi o ışıkta, kimi de dikiş dikti. > E-mail: abdullatif.uyan@tg.com.tr Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com