Dâvûd-i Tâî hazretleri bir gün pazara çıktı. Tâze hurma görüp almak istedi. Fakat yanında o kadar parası yoktu. Tezgâha yanaştı. Hurma satıcısına; "Bana, parasını yarın ödemek üzere bir dirhemlik hurma verir misin" dedi. Hurmacı baktı. Ve cevâben; "Veresiye satmıyorum" deyince, ayrılıp gitti. Ancak satıcı, bu zâtın Dâvûd-i Tâî hazretleri olduğunu öğrenince çok üzüldü. Peşinden koştu. Ve Ona yetişip; "Özür dilerim sizi tanıyamadım, lütfen affedin" dedi ve içinde yüz dirhem olan bir kese çıkardı. Ve o zâta uzatıp; "Bu benim hediyemdir lütfen kabûl buyurunuz" dedi. Hazreti Dâvûd; "Ben nefsimi tecrübe etmiştim. Çok şükür şu dünyâda bir dirhem kadar bile îtibârı olmadığını kendi de gördü" buyurdu. BÜYÜK DERT Dâvûd-i Tâî hazretleri dâima hüzünlüydü. Geceleri Hak teâlâya yalvarır, duâ ederdi. Bir gece kalktı. Ve ellerini açıp; "Yâ Rabbî! Sana olan korkum ve sevgim bende büyük dert olup, öbür dertlerimi unutturdu" dedi. İLK MÜRŞİT Bir gün bu zâta; "Bir annenin birinci vazîfesi nedir efendim?" diye sordular. Büyük velî cevâbında; "Annenin birinci vazîfesi, çocuklarına dînini öğretmektir. Dînini bilen çocuk, kötü arkadaşlara aldanmaz. Annesi babası gibi, hâlis bir Müslümân olur" buyurdu. > www.gonulsultanlari.com Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com