Kutbüddîn-i Bahtiyâr Kâkî rahmetullahi aleyh, bir gün, o yerin sultânı ile kol kola dolaşıyorlar, devlet erkânı da az geriden onları takib ediyordu. Derken ağlayıp feryâd eden bir kadın çıktı önlerine. Ve sultâna yaklaşıp; - Lütfen bizi nikâh edin, dedi. Hükümdâr sordu şaşkınlıkla: - Kiminle nikâhlanmak istiyorsun? Kadın, Kutbüddîn hazretlerini göstererek; - İşte şu kimse ile, dedi. - Niçin böyle bir şey istiyorsun? - Çünkü ben, gayri meşrû olarak hâmile kaldım ondan. Bu sözler karşısında, hem Kutbüddîn hazretleri, hem de sultân ve adamları hayretten donakaldılar. Evet, inanmadılarsa da, temizlemek lâzımdı bu iftirâyı. Kutbüddîn hazretleri, hocasının memleketi olan "Ecmir"e doğru dönüp, kalben imdâd istedi hocası "Muînüddîn-i Çeştî" hazretlerinden. Ecmir ile o yer arasında ikiyüzellisekiz kilometre mesâfe vardı. Herkes merak içinde neticeyi beklerken, "Muînüddîn-i Çeştî" hazretleri göründü uzaktan. Hızlı adımlarla geldi ve o iftirâcı kadına doğru dönüp; - Ey bu kadının karnındaki çocuk! Şu ahlâksız kadının iddiâsı doğru mu? Değilse, nedir bu işin esâsı? diye sordu. O anda kadının karnından şu sesi duydular: - Benim annem olacak bu şerefsiz kadının sözleri yalan ve iftirâdır. Kutbüddîn Bahtiyâr hazretlerini çekemeyenler, Onu, halkın gözünden düşürmek için bu kadını âlet ettiler ve ona yaptırdılar bu alçak plânlarını. Hakîkat anlaşılmıştı. Kadın, utancından kıpkırmızı oldu. "Âaah, yer yarılsa da..." diyordu içinden... > E-mail: abdullatif.uyan@tg.com.tr Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com