Bir işte "ihlâs" yoksa...

A -
A +
Bir genç, bir gün zengin bir tüccarla yolculuğa çıkar.
Talebe, fakirdir, gariptir.
Elbisesi yırtık ve eskidir.
Ayakkabı mı, ne gezer!
Yalın ayaktır zavallı.
Zengin bunu fark eder.
Garibi sevindirmek ister.
Bir mola yerinde bir çift "pabuç" alıp giydirir. Talebe sevinir.
Sonra yola devam ederler.
Fakat tüccar ikide bir ikaz eder garibi:
'Aman hâ iyi yürü, eskimesin pabuçlar!'
Zavallı 'peki' der.
Daha bir dikkatli yürür.
Ama ikazlar bitmez.
'Yolun düzgün yerinden yürü!'
Sonra bir ikaz daha;
'Sivri taşlara basma!'
Zengin sürdürür talimatını.
'Dikkatli yürü!'
'Sürüme ayağını!'
Garibin canı sıkılsa da belli etmez önceleri. Sabredip 'peki' der hep.
Ama ikazlar bitesi değildir.
Devam edince sabrı taşar.
Pabuçları çıkarıp önüne atar.
Adam şaşırır!
'Ne yapıyorsun öyle?'
Talebe, o kızgınlıkla;
'Pabuçların senin olsun... Ben yıllardır yalın ayak yürüdüm. Bana, hiç kimse böyle şartlar koşmadı. Yine öyle yürürüm' der.
Ne diyeceğini bilemez adam...
Pabuçlarını geri vermek ister.
Ama o, reddeder.
'Kusura bakma. Bir ayakkabı için kimseye köle olamam!' der.
Ve ayrılır ondan...