Emîr Sultân, Bursa'ya teşrif ettiğinde, Bâyezid Hân Avrupa'da küffârla çarpışıyor, askerinin kimi şehîd oluyor, kimi de yara alıyordu. Bu esnâda bir "Genç" peydah oldu askerin arasında. Dolaşıp, yaraları sarıyordu. Bir ara Sultân da yaralandı. Ve "yarayı sarsın" diye, çağırdı o genci. Delikanlı geldi ve cebinden "bir mendil" çıkarıp sardı Sultânın yarasını. Sabahleyin baktılar ki, tamamen iyileşmiş o gencin sardığı o yaralar. Sultân da, merakla açtı yarasını. Evet, iyileşmişti. Ama birden gözüne "o mendil" ilişti. Dikkatle bakıp gördü ki, hanımının, tâ nişânlıyken kendisine verdiği "mendil"in yarısıydı bu. "Bu, nasıl olabilir?" dedi kendi kendine. Ve emretti hemen: - O genci bulup huzuruma getirin! Aradılar. Ama bulamadılar. Tiz o genci bulup getirin! Yine, Niğbolu'da da, Yıldırım Bâyezid Hân, kaleyi almak için peş peşe hücûm ediyor, ama kale bir türlü düşmüyordu. Yine şiddetli bir hücum ânında "aynı genç" peydah oldu. Kalenin kapısını, içerden açtı ve kâfirler teslîm oldular. Kale fetholmuştu. Yaraları saran ve kale kapısını içerden açıp ortadan kaybolan bu genç, "Emîr Sultân"dı. Emretti Padişah: - Tiz o genci bulup huzuruma getirin! Herkes seferber oldu. Ama yoktu ortalarda. Şefâatime kavuşmak istersen... Bu esnâda Bursa'da, Pâdişâhın kızı, "Sevgili Peygamber"i gördü rüyâda. Efendimiz kendisine: - Sen, benim evlâdımdan Muhammed Buhârî ile evlen! buyurdular. Edeb ve hayâ timsâli "Hindû Fâtıma Sultân", bu rüyâyı, kimseye açamadı edebinden. Ertesi gece, Efendimiz yine rüyâsına girip; - Âhirette şefâatime kavuşmak istiyorsan, Muhammed Buhârî ile evlen! buyurdular. Uyandı uykudan. Emir gayet açıktı. Amaa, "Fakîr ve garip bir genç, bana tâlip olur mu?" diye geçirdi içinden. "Devamı yarın" ------ E-mail: abdullatif.uyan@tg.com.tr Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com