Irak’ta yetişen Abdülkahir Sühreverdi hazretleri anlatıyor:
Gençliğimde henüz ilim tahsiline başlamamıştım ki, bir gün karnım çok acıkmıştı.
Ama hiç yiyecek yoktu evimizde.
Az ileride çalışan birilerini gördüm.
Hemen yanlarına gittim.
Gördüm ki her birinin elinde birer “tokmak”, pirinç dövüyorlar.
Yanlarına yaklaştım.
“Beni de ücretle çalıştırır mısınız” diye ricada bulundum.
Bana şöyle bakıp;
“Önce ellerini görelim” dediler.
Uzattım ellerimi.
Dikkatle baktılar.
Ve “Evlât! Kusura bakma, bu eller ancak kalem tutar” dediler.
Bana bir kese “altın” verdiler.
“Git, ilim tahsil et” dediler.
O andan itibaren, ilim tahsil etme arzusu doldu içime.
Tahsile başladım.
Ve bütün ilimlere vâkıf oldum, Allah onlardan razı olsun...
● ● ●
Abdülkahir Sühreverdi hazretlerinin ziyaretine üç Yahudi ile üç Hristiyan geldi bir gün.
Onlara “süt” ikram etti.
Onlar içerken, içinden;
“Yâ Rabbî! Bunlara hidayet nasip eyle” diye dua etti...
Onlar o sütü içtiler.
Hidayete geldiler.
Her biri, şehadeti okudular...
Ve Müslüman oldular.
Kendileri de anlamadı ne olduğunu.
Bir dakika içinde “sonsuz cehennemden” kurtulmuşlardı...