Kureyşin ileri gelen müşrikleri, bir gün Kâbe dibinde oturmuş Efendimiz aleyhisselâmı çekiştiriyorlardı. Biri ayağa fırlayıp; "Bu ne haldir. Üzerimize ölü toprağı mı serpildi. O tanrılarımıza hakâret ediyor, biz susuyoruz. Olmaz böyle şey. Ona haddini bildirmeliyiz!" dedi. O anda Efendimiz teşrîf ettiler. Ortalık buz gibi oldu bir anda. Bıçak gibi kesildi konuşmalar. Efendimiz önce Hacer-ül esvedi öptü, sonra tavafa başladı. Müşrikler kendilerine gelince, Efendimize sataştılar. Önce bir iki lâf. Sonra ağır hakâretler. Efendimiz aleyhisselâm, muhteşem bir vakarla gelip karşılarına dikildiler o kâfirlerin. O muazzam heybet ve azameti gören az önceki arslanlar(!) uyuz çakala döndü bir anda. Sus pus olup titremeye başladılar. Meydan okudu onlara Efendimiz: "Ey Kureyşliler! Allah hakkı için söylüyorum ki, eğer îmân etmezseniz, sizi koyun gibi keserim. Elimden kurtulamazsınız!" Kimsenin gıkı çıkmadı. Korkudan bu defâ: "Amân yâ Ebel Kasım! Biz sana ne dedik ki, şey yâni, sen bizden birisin. İbâdetine devam et. Biz sana nasıl karışabiliriz" diyerek yalvarmaya başladılar. Ertesi gün kendilerine gelince, Kâbe'ye koştular yine. İntikâm alacaklardı: Başkanları seslendi: "Bu iş buraya kadar arkadaşlar. Yetti artık. Onu ilk gördüğümüz yerde öldüreceğiz, tamam mı?" "Tamam!" Kötü haber, Hazret-i Fâtımaya radıyallahü anhâ ulaşınca, pek üzüldü. Sevgili Peygamberimiz; "Üzülme kızım. Onlar bana bir şey yapamaz" buyurdular. > www.gonulsultanlari.com Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com