Musul’da yaşayıp orada vefat eden Adiyy bin Müsafir hazretlerini sevenlerden biri anlatıyor:
Bir yolculuk esnasında yolum bir dağ başına uğradı.
Gece dağda konakladım.
Az sonra “vahşi hayvanlar” geldi ve yanımda oturdular.
Bana dokunmadılar.
Çok hayret ettim!
Kendi kendime;
“Yoksa Adiyy bin Müsafir hazretleri mi var bu yakınlarda?" diye düşündüm gayr-i ihtiyari.
Zira bu hâl, o zata mahsus kerametti.
Nitekim o zatın sesini duydum o ara.
Düşüncem doğruymuş meğer.
Çok yorgun, aç ve susuzdum.
Bu büyük veli geldi.
Ayağını yere vurdu!
Baktım “tatlı su” fışkırdı o yerden.
Bir daha vurdu!
Bir “nar ağacı” çıktı bu defa.
Bana döndü.
Ve “Bu nimetler Allah'ın izniyle senin için çıkmıştır. Ye, iç ve O'na şükret” buyurdu...
● ● ●
Bu zat bir gün sevdiklerine;
“Her şeyden önce İslâmiyet’i öğrenin. İlim bir hazinedir. Anahtarı ise sorup öğrenmektir. Yani İslâmiyet’i öğrenip başkalarına öğretmek, günahlara kefarettir” buyurdu.
Dinleyenler;
“Yani günahlarımız mı affedilir efendim?” dediler.
Büyük zat;
“Evet, hadîs-i şerifte; ‘İlim öğretmek, günahlara kefarettir’ buyuruldu” diye cevap verdi...