İmâm-ı âzam Ebu Hanife hazretleri bir gün odasında uyurken Resulullah Efendimizi gördü rüyasında. Sabah uyanınca İbni Sirin hazretlerine gidip rüyasını anlattı ve “Bu rüyanın tâbiri nedir?” diye sordu.
Zira o, Tâbiin’dendi.
Hem âlim bir kişiydi...
Hem rüya tâbircisiydi.
İbni Sirin cevabında “Böyle bir rüyayı sen göremezsin. Bunu ancak Ebu Hanife görebilir” dedi.
İmâm-ı âzam hazretleri de;
“Ebu Hanife benim” buyurdu.
İbni Sirin şaşırdı:
“Sen misin?”
“Evet efendim.”
“Sırtını aç, göreyim.”
Açtı mübarek sırtını. İbni Sirin, sırtındaki “ben”i görünce;
“Sen öyle birisin ki, Resulullah Efendimiz, senin hakkında ‘Ümmetimden biri gelir ki onun iki omuzu arasında bir ‘ben’ vardır. Allahü teâlâ onunla bu dîni ihya eder’ buyurmuştur” dedi.
● ● ●
İmâm-ı âzam hazretleri; bir gün mescitte yatsı namazını kılıp çıkmak için bir ayağını dışarı atmış, öbür ayağı mescidin içindeyken talebesi Züfer bir sual sordu kendisine.
O da uzun uzun anlattı.
Derken sabah ezanı okundu.
Hazret-i İmam, ikinci ayağını dışarı atmadan tekrar içeri girdi...
● ● ●
Onu “Allah korkusu” öyle sarmıştı ki bu korkuyla uyuyamaz, ağlayıp gözlerinden yaş akardı!
Ağlama seslerini komşuları duyup, ona acırlardı...