Büyükler imtihan edilmez!

A -
A +

He­rat'ta, Ab­dul­lah Zâ­hid di­ye bi­ri var­dı ki, bay­ram gün­le­ri hâ­riç, her gün oruç tu­tar ve her­kes ta­ra­fın­dan se­vi­lir, sa­yı­lır­dı. "Ah­med Nâ­mı­kî Câ­mî" haz­ret­le­ri He­rat'a gi­din­ce, bu zâ­hi­din me­rak sar­dı içi­ni. Zî­ra bu zat için bü­yük ve­lî di­yor­du her­kes. O ak­şam ha­nı­mı­na; - He­rat'a bi­ri gel­miş. Ve­lî di­yor­lar. Gi­dip bir gö­re­yim, ger­çek­ten ve­lî mi­dir, de­di. Ha­nı­mı ken­di­si­ne; - Bu ni­yet­le git­men doğ­ru de­ğil, de­di. - Ne­den­miş o? - Çün­kü o, ger­çek­ten bü­yük ve­lî­dir. "Al­lah dost­la­rı" im­ti­han edil­mez. Gi­de­cek­sen, is­ti­fâ­de et­me­ye ni­yet­len. Ve ne em­re­der­se, "Pe­ki" de. An­cak o, bu söz­ler­den pek hoş­lan­ma­dı. - Sen an­la­maz­sın, de­di. Ve gi­yi­nip çık­tı ev­den. Bir "Al­lah dos­tu"nu im­ti­ha­na gi­di­yor­du. Ni­hâ­yet gi­dip gir­di hu­zû­ru­na. Nâ­mı­kî Câ­mî haz­ret­le­ri ona; - Hoş­gel­di­niz, de­di. - Hoş­bul­duk. - Si­ze bir şey söy­le­sem ya­par mı­sı­nız? - Gü­nah de­ğil­se ya­pa­rım el­bet­te. - Ha­yır, gü­nah de­ğil. Şu kar­şı­ki ka­sap­tan bir ku­zu bu­du al. Bak­kal­dan da bi­raz yağ­la pek­mez alıp, evi­ne gö­tür. Eti pi­şir, pek­me­zi de koy sof­ra­ya. Otu­rup, ha­nı­mın­la bir­lik­te yi­yin âfi­yet­le. Adam du­dak bük­tü. - Ye­mek ne­dir. Ben otuz se­ne­dir gün­düz­le­ri bir şey ye­mi­yo­rum. - Ey zâ­hid, de­di­ği­mi yap, Ye­mek­ten son­ra da bi­zi ve­sî­le edip du­â et. Mu­râ­dın her ney­se, ka­vu­şur­sun in­şal­lah. - Pe­ki, de­di is­tek­siz ola­rak. Ve o şey­le­ri alıp git­ti eve. Ha­nı­mıy­la bir­lik­te ye­dik­ten son­ra; - Yâ ilâ­hî, bu zâ­tın hür­me­ti­ne be­nim kalb gö­zü­mü aç, di­ye du­â et­ti. O an­da açıl­dı kalb gö­zü. Ve ar­tık ay­rıl­ma­dı o ka­pı­dan. E-ma­il: ab­dul­la­tif.uyan@tg.com.tr Tel: (0 212) 454 38 10 www.si­ir­ler­le­men­ki­be­ler.com