"Çadır kapalı Sultânım!"

A -
A +

Harp, bütün şiddetiyle devâm ediyor, genç Padişah sabırsızlanıyordu. Nihayet birini gönderdi üstadına. - Git rica et. Biraz gelebilir mi yanımıza? O esnâda "Akşemseddîn" çadırına çekilmiş, kapısını içeriden sıkıca kapamıştı. Ayrıca; - Yanıma hiç kimseyi sokmayınız! diye de tembih etmişti nöbetçilere. Vazîfeli, geri dönüp rapor verdi: - Çadır kapalı Sultanım. O zaman genç pâdişâh, kendi gitti bizzât. Evet, çadır kapalıydı. Hançerini çıkardı. Çadırda bir delik açıp içeriye baktı. Gördü ki, "Akşemseddîn" dua ediyor. Ama nasıl? Toprağın üzerinde secdeye kapanmış, başındaki sarık yerlere yuvarlanmış, saçı sakalı toz toprağa bulanmış halde "Feth-i mübîn" için yalvarıyor. Gözyaşı mı? Sel olmuş akıyor. Öyle ki, secdeye kapandığı o toprak, bir "sofra yeri" kadar ıslanmıştı gözyaşından. "Acaba nasıl dua ediyor?" diye merak etti. Kulak verdi içeriye. Diyordu ki: - Yâ Rabbî! Bu zamânın kutb'u hangi velîyse, Onu, imdâda gönder bize! Bütün hücreleriyle "Âmiin!" dedi. Ve kendini tutamayıp, başladı ağlamaya. Gözyaşları süzüldü yanaklarından. Ve Ulubatlı Hasan Ulubatlı Hasan, elindeki sancakla burçlara tırmanırken çok yara aldı. Vücuduna sayısız oklar saplandı. Ama aldırmadı. Canını dişine takıp tırmandı ve şanlı sancağı dikti kale burcuna. Ama hâlâ ok yağıyordu vücûduna. Olsun. O aldırmıyordu bunlara. Sancak dalgalanırken Cennete uçtu. Hem de şehîd olarak. Sonra surlardan bir gedik açıldı. Şanlı mücahitler, o gedikten içeri girdiler. "Fetih" gerçekleşti. Genç pâdişâh şehre girerken, hocası "Akşemseddîn" de yanındaydı. İkisi birlikte giriyorlardı. Ancak Bizans halkı "Akşemseddîn"i pâdişâh sanıyor, Ona iltifât ediyordu. Ama O, Sultân Mehmed'i işâret ediyor; - Pâdişâh ben değilim, odur! diyordu. > E-mail: abdullatif.uyan@tg.com.tr Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com