"Ebülleys Semerkandî", büyük islâm âlimi. Tefsîr, hadîs, kelâmda var idi hayli ilmi. "Dünyâ"ya, zerre kadar vermezdi ehemmiyet. Her işini yaparken, ederdi hâlis niyet. Buyurdu: "Kul, işini yapmalı tam "ihlâs"la. Yoksa, fâidesine kavuşamaz o aslâ. Eğer ki, bir bozukluk olursa bu niyette, Hiç mükâfât alamaz o işten âhirette. "Yorgunluk"tan ibâret olur onun ameli. Âhirette, mâlesef boş kalır yine eli. Zîrâ bir sürâhide, olsa da lezîz şerbet, İçilmez, bir damlacık karışırsa "necâset". Hem de Peygamberimiz bir hadîsinde yine, Şöyle buyurmuşlardır sahâbe-i güzîne: "Ümmetimden vardır ki bir nice oruç tutan, Açlık ve susuzluktur, kârları o oruçtan. Çok ibâdet yapan da vardır ki gündüz gece, Bunlardan kazançları, yorgunluktur sâdece." Buyurdu: "Riyâ" ile ibâdet edenlerin, Halleri, şu kimseye benzer, iyi dinleyin. "Çakıl taşları" ile doldurmuş kesesini. Dışardan zengin sanır insanlar kendisini. Bundan kârı, sâdece şudur ki bu kişinin, "Ne zengin adam" derler, insanlar onun için. Bir şey alacak olsa halbuki onlar ile, Hiç kimse vermez ona, en kıymetsiz mal bile. İbâdet yapmakta da, olmazsa "Hâlis niyet", Allah, o amellere vermez hiç değer, kıymet. Zîrâ Resûl-i ekrem buyurdu eshâbına: Eskiden birkaç kişi, gittiler kabristana. Dediler ki: "Bir duâ edelim Rabbimize. Ölülerden birini diriltsin şimdi bize. Ölüm ve âhiretten haber versin azıcık. Ona göre, dünyâda yapalım bir hazırlık". Evvelâ abdest alıp, kıldılar hepsi namâz. Sonra da el kaldırıp, ettiler duâ, niyâz. Hak teâlâ izniyle bu duâ akabinde, Bir mevtâ dirilerek, kalkıverdi kabrinde. Yüzünde vardıysa da biraz secde eseri, Yine siyah olmuştu yüzünün bâzı yeri. O mevtâ dile gelip, dedi ki: "Ey insanlar! Gafletle yaşamayın, "âhiret" var, "hesap" var. Yatarım şu mezarda, doksan küsur senedir. "Mevt"in o sarsıntısı, hâlâ üzerimdedir. Ölüyormuşum gibi, şimdi de yine aynen, O şiddetli acıyı hissediyorum hâlen. Harcamışız bu ömrü fuzûlî şeyler ile. Lâkin şimdi pişmânlık ve üzülmek nâfile".