Gaziantep velîlerinden Mehmet Hasib Dürrî hazretleri, bir gün Peygamber Efendimiz'den bahsediyordu ki; - Sevgili Peygamberimiz çok mütevâzıydı, buyurdu. Dinleyenler; - Nasıl meselâ? dediler. - Şöyle ki, kendi hizmetçisiyle oturup yer, pazardan öteberi alıp torba içinde evine kendi taşır, kimseye taşıttırmazdı. Ve ekledi: - Ayrıca hayvanına kendi ot verir, devesini bağlar, koyununu sağar, evini süpürürdü. - Başka efendim? - Onun nazarında efendinin köleye, beyazın da siyaha bir üstünlüğü yoktu. Kim dâvet etse, kabul edip gider, önüne konan şey az da olsa, basit ve aşağı görmezdi. Şöyle devam etti: - Allahın Sevgilisi güler yüzlü idi, ama söylerken gülmezdi. Üzüntülü görünürdü, ama çatık kaşlı değildi. Heybetliydi, ama kaba değildi. Cömertti, ama israf etmezdi. Mübarek başı önüne az eğikti. Ve ekledi: - Enes bir Mâlik; (Resûlullaha on sene hizmet ettim. Bana bir defa "Üf" demedi. "Bunu niçin yapmadın?" buyurmadı) demiştir. "Canım sana fedâ olsun!" Yine Enes bin Mâlik anlatıyor: Resûlullah, bir gün beni bir yere gönderdi. - Vallahi gitmem! dedim. Ama gidecektim. Nitekim hemen çıktım. Çocuklar sokakta oyuyordu. Aralarından geçip giderken bir ara arkama baktım. Resûlullah arkamdan geliyor ve tebessüm ediyordu. - Yâ Enes! Gidiyor musun? diye seslendiler. - Evet yâ Resûlallah! dedim, Canım sana fedâ olsun. O, herkese rahmettir Bir gün de eshâb-ı kirâm, kâfirlerin helâk olması için duâ etmesini istediler Efendimizden. Ama O râzı olmadı. - Yâni bedduâ etmediler mi? - Hayır, "Ben, lânet etmek için gelmedim. rahmet olarak gönderildim" buyurdular. Şöyle bitirdi: - Velhâsıl yer ve gökler, Arş ve Kürsî ve kâinatın cümlesi, hep "Resûlullah Efendimiz"in şerefine yaratılmıştır. "sallallahü aleyhi ve sellem"...