Hazret-i Mevlânâ zamanında, bir kimse vardır ki, bilmez bu zâtın büyüklüğünü. Aleyhinde konuşur. Kendisini îkaz eder; - O, Allah dostu bir velîdir, derler. Ama aldırmaz. Konuşmalarına devam eder. Tâ ki bir rüyâ görene kadar. O rüyada "Resûlullah Efendimiz"i görür. Üstelik de hazret-i Mevlânâ'nın dergâhında. Hattâ bizzat Onun minderinde oturmuş, bâzı eshabı ile sohbet buyurmaktadır. O, geriden bakar. Az sonra bir sofra gelir ortaya. Sofrada "Et yemeği" vardır. O da yanlarına gitmek ister. Ama cesaret edemez. O sırada Efendimiz onu görüp dâvet ederler. Hem de tam yanlarında yer verirler. Hattâ kendi tabaklarındaki bir "Et"i mübarek elleriyle alıp buna ikram ederler. Alıp yer ki, çok lezzetlidir. Sorar Efendimize: - Yâ Resûlallah! Etin en lezzetli yeri neresidir? - Kemiğe bitişik olandır, buyurur. O sırada uyanır adam. Görür ki, rüyânın tesiriyle kalbi bir hoş olmuş. İçi, Mevlânâ'ya karşı sevgiyle dolmuştur. Onu görmek için duramaz daha. Koşar dergâha. Görür ki, gece Resûlullahın oturduğu yerde "hazret-i Mevlânâ" oturmuş, bâzı talebesiyle sohbet etmektedir. Kendisi geriden bakar. Az sonra bir sofra gelir ortaya. Sofrada "Et yemeği" vardır. O da yanlarına gitmek ister. Ama cesaret edemez. O sırada hazret-i Mevlânâ onu görüp dâvet eder. Hem de tam yanında yer verir. Hattâ kendi tabağından bir "Et"i kendi eliyle alıp ona ikram eder. Adam alıp yer ki, çok lezzetlidir. Hazret-i Mevlânâ ona döner. - Etin en lezzetli yeri, kemiğe bitişik olandır, buyurur. Adam mest olmuştur. Sonra mı? En sevdiği talebesi olur... > E-mail: abdullatif.uyan@tg.com.tr Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com