Behâeddîn-i Buhârî kuddise sirruh hazretlerinin bir talebesi anlatıyor: Ben hocamı henüz tanımazken bir sandığın içinde, "yüz altın" saklıyor, "Bununla ticâret yapayım" diye düşünüyordum. Derken hazır elbise alıp, Buhâra'da köy köy dolaşarak satmaya başladım. O köylerin birinde bulunurken; - Bu köye bir evliyâ zât gelmiş, diye işittim. Çok sevindim. Zîra evliyâ zatlara karşı sevgi ve hürmetim vardı. Hemence mallarımı bir yere emanet bırakıp, o "büyük evliyâ"yı ziyarete gittim. Elini öpüp, oturdum bir kenarda. Hem heybetliydi, hem de çok sevimli. Huzûrunda eriyor gibi oldum sanki. Bir ara bana bakıp sordu: - Burada ne yapıyorsun evlâdım? - Ticâret yapıyorum efendim. - Çok iyi, ticâret yap, para kazan. Ama para ve mal sevgisi girmesin kalbine, buyurdu. Ve ilâve etti: Çalışıp kazanmayı dînimiz de emrediyor. Asıl maksat, İslâmiyetin her emrini yapmak ve kalbten "dünya sevgisi"ni çıkarmaktır. O anda kalbime bir şey oldu. "Mal sevgisi", çıkıp gitti kalbimden. Daha ilk sohbetinde oldu bu. Kalbim dünya muhabbetinden kurtuldu. BEN ELBETTE MÜMİNİM Bu zât sevdiği bir gence; - Müslüman, "Ben elbette müminim" demeli ve îmanlı olduğunu söylemelidir, buyurdu. Ve ekledi: - Müminim derken, "İnşallah" dememelidir ki, bundan şüphe mânâsı çıkabilir. Delikanlı sordu: - Son nefes için de inşallah denmez mi efendim? - Denebilir. Ama dememek daha iyidir evlâdım. www.gonulsultanlari.com Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com