Herkes fikrini beyan eyledi. Habîb-i Ekrem "aleyhisselâm"; "Benim niyyetim, Alî ismini koymakdır" buyurdu. Fâtıma Hâtun; "Bana da gâibten bu ismi söylediler" dedi. Bir rivâyet şöyledir: Vâlidesi Fâtıma Hâtun, istihâre için Kâbe'ye yönelip; "Yâ Rabbî! Harem-i şerîfinde ikrâm eylediğin oğlum için tarafından isim niyâz ediyorum" dedi. O an bir ses duydu. Gâibten geliyordu. "Onun ism-i şerîfini Alî koyun!" diyordu. Böylece ismini Alî koydular. O Server beşiğine yanaştı. Fâtıma Hâtun; "Yâ Muhammed-ül emîn! Fazla yaklaşmayın ki, bu oğlanın aslan gibi pençeleri var. Hazretinize bir edebsizlik yapabilir" dedi. Habîb-i Ekrem; "Korkma" dedi. Ardından; "Yâ Fâtıma! Alî bize karşı edebe riâyet eder!" buyurdu. Ve yanına vardı. Alî derin uykuda idi. Derhal uyandı. Güzel gözlerini açtı. Resûlullaha baktı. Server-i âlem beşiğe yanaştı. Onu kucağına aldı. Bağrına bastı. Bir zamân mübârek dilini, gül yaprağı gibi hazret-i Alî'nin "radıyallahü anh" mübârek ağzına koyup, esrar çeşmesi gibi olan mübârek ağzının suyunu, damla damla Ona emzirdi. (Devamı yarın) > www.gonulsultanlari.com Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com