O "Süleymân Paşa" ki, Orhan Bey'in oğludur. Rumeli'yi fetheden yiğit şehzâde, odur. Onun fütûhâtının hep sürmesi ard arda, Görülmedik bir tesir bıraktı Avrupa'da. Macar, Eflak, Sırp, Bulgar, hattâ diğer krallar, Telâşlanıp, büyük bir korkuya kapıldılar. Gidip dert yandılar ki, hep Bizans kayserine: (Geçiyor Rum ülkesi Osmânlı'nın eline. Buralarda güçleri, gün be gün artmaktadır. Yapılacak tek iş var, o da tedbîr almaktır. Gevşek davranılırsa az daha bunda eğer, Osmânlı, buraları fetheder birer birer.) Avrupa devletleri, bu haber üzerine, Hücûma hazırlandı Osmânlılar üstüne. Şanlı yiğit şehzâde "Süleymân Paşa" dahî, Alır almaz düşmanın saldırı haberini, Emrinde cihad eden gâzilerine, hemen, Şöyle bir vasiyyette bulundu pek âcilen: (Karındaşlar, bilin ki, bu fevkalâde işler, Yapılan akıl almaz fetih ve girişimler,0 Muhakkak ki Allahın yardım ve nusretidir. Resûl-i zîşânın da imdad eylemesidir. Yoksa, bu az zamanda, bu kadar az kuvvetle, Bu kadar fütûhâtı yapamazdık elbette. Tek gâyemiz, Allahın ismini yüceltmektir. Ve Onun kullarına iyi hizmet vermektir. Bu hayat, emânet bir elbisedir giyilen. Akıllılar, bununla ar eder övünmekten. Hepimizin nefesi, belli ve sayılıdır. Bu hayâtın sonunda, mutlak bir "Ölüm" vardır. Ve o ölüm, hazırdır yanımızda her zaman. Hazret-i Azrâil de ensemizdedir her an. Ben ölürsem, cihattan, hiç yüz çevirmeyiniz. Kâfirlerin önünden kaçıp da gitmeyiniz. Allahın yardımından ümîdi kesmiş olmak, Apaçık akılsızlık eseridir muhakkak. Kâfirlerle savaşta, korkaklık göstermek de, Çok büyük bir vebâl ve kusur olur elbette. Dindarlığın gereği, Allaha güvenerek, Kılıcını, düşmana vurmaktır ölene dek. Rabbimizin desteği bizimle olduğunda, Küffârın âkıbeti felâkettir sonunda. Safları düzenlemek ve düşmanla savaşmak, Benim varlığıma da bağlı değil muhakkak. Allahü teâlânın yardım ve nusretine, Ve Onun Resûlü'nün rûhaniyetlerine, Güvenerek, düşmanın üzerine gidiniz. Ve bu yolda ölmeyi, büyük nîmet biliniz.)