Abdullah bin Cahş radıyallahü anh, ilk îman edenlerdendir. Müşriklerden çok eziyet gördü. İşkenceye uğradı. Ama hep sabretti. Gönlünde tek şey vardı bu sahâbînin: Şehîd olmak. Bu sebeple en önde çarpışırdı cenklerde. Uhud'da da en öndeydi. Harp yeni başlamıştı ki, Sa'd bin Ebî Vakkas'ı görüp çekti kenara: - Yâ Sa'd! Sana bir şey diyeceğim. - Söyle yâ Abdullah. - Sen duâ et, ben "Âmin" diyeyim. Sonra ben duâ edeyim, sen "Âmin" de! - Olur, hayhay. Önce hazret-i Sa'd duâ etti: - Yâ ilâhî! Bileğime kuvvet ver bugün. En zorlu kâfirleri çıkar karşıma. Hepsini öldüreyim. Sonra gâzi olarak geri döneyim. Abdullah kendine düşeni yaptı: - Âmiiin! Sonra kendisi el kaldırdı: - Yâ ilâhî! Koluma kuvvet ver bugün. En zorlu kâfirlerle dövüşüp hepsini öldüreyim. Sonra şehit olayım. Kâfirler burnumu, kulağımı ve dudaklarımı kessinler. Huzuruna bu halde varayım. Sen bana; "Yâ Abdullah, burnunu, kulağını ne yaptın?" diye sorduğunda, "Yâ Rabbî, onlarla çok günah işlediğim için huzuruna getirmeye utandım" diyeyim. Bu duâya "Âmin" demeye dili varmadı hazret-i Sa'dın. Ama söz vermişti. İstemeyerek; - Âmin! dedi. Ve kılıçları çekip, daldılar düşman içine. Abdullah bin Cahş, son derece çevik savaşıyor, küffârı ekin gibi biçiyordu. Kılıcı kırılınca koştu Resûlullaha: - Kılıcım kırıldı yâ Resûlallah! Efendimiz ona bir "hurma dalı" uzattılar: - Al, bununla savaş! O dal, "kılıç" oldu ânında. Uzun, kalın ve keskin. Çok geçmeden yaralandı. Vücuduna yüzlerce kılıç inip kalktı ve kanlar içinde yere yıkıldı. Kâfirler koşup, burnunu, kulağını ve dudaklarını kestiler. Duâsı kabul olmuştu. Hazret-i Hamza ile aynı kabre defnedildi. E-mail: abdullatif.uyan@tg.com.tr Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com