Gözleri yaşla doldu...

A -
A +

(Dünden devam) Hazret-i Ali, Hazret-i Ebu Bekir'i dinledi. Ve çok duygulandı. Gözleri yaşla doldu. Sevinç içinde "Yâ Eba Bekir! Ateşimi ziyade ettin. Bunu ben de çok isterim, lâkin elimin darlığı buna manidir" dedi. Hazret-i Sıddık sevindi. Hazret-i Ali'ye döndü. Ve "Allah ve Resulünün yanında dünyalık mühim değildir. El darlığı buna mani olamaz. Var talep eyle" dedi. *** İmam-ı Ali devesine binip hanesine/evine geldi. Peygamberimiz, o esnada Ümmü Seleme validemizin hanesindeydi. Ali bin Ebi Talip çıktı. Gidip kapıyı çaldı. Efendimiz, Ümmü Seleme'ye, "Koş kapıyı aç, gelen o kimsedir ki Allah'ı ve Resûl'ünü sever. Onlar da onu severler" buyurdu. *** Ümmü Seleme "Başüstüne" dedi. Ve lâkin kapıyı açmaya giderken "Yâ Resulallah! O gelen kimdir ki hakkında böyle şehadet edersin?" diye sordu. Merak etmişti. Cevap bekledi. Efendimiz cevaben "Kardeşim ve amcamoğlu Ali'dir" buyurdu. *** Ümmü Seleme anlatır: "Hızla kapıya koştum. Az kaldı düşecektim. Varıp kapıyı açtım. O içeri girip 'Esselamü aleyke yâ Resulallah!' dedi. Resûl-i Ekrem 'Ve aleykesselam ve rahmetullahi ve berekâtüh' diye cevap buyurdu. Yanında yer verdi. O da edeple geldi. Mahcup bir vaziyette başını eğip oturdu. (Devamı yarın)