Ümmü Hiram adında bir hanım sahâbî var ki, Efendimiz'in süt teyzesidir. Resûlullah, sık sık ziyaretine giderlerdi bu hâtunun. Yine bir gün gittiklerinde biraz uyuyup, gülerek uyandılar. Ümmü Hiram sordu: - Gülmenize sebep nedir yâ Resûlallah? - Bir rüyâ gördüm de. - Hayırdır inşallah, ne gördünüz? - Ümmetimden bâzısı gazâya gidiyordu. Ama denizden, gemilerle. Ümmü Hiram kaçırmadı fırsatı: - Yâ Resûlallah! Duâ buyur, ben de onlardan olayım. "Bunu onlardan eyle!" Efendimiz kırmadılar. - Yâ Rabbî! Bunu da onlardan eyle! diye duâ buyurdular. Aradan yıllar geçti. Hattâ Efendimiz göçtüler dünyâdan. Hazret-i Osmân'ın hilâfeti zamanında bir sefer düzenlendi Kıbrıs'a. Eshâb-ı kirâm ilk defa denize açılacaktı. Ümmü Hiram da katılmıştı bu sefere. Seksenaltı yaşındaydı. Elinde kılıç, atını koştururken gençler imrenirdi Ona. Tek gâyesi vardı: Şehid olmak Larnaka'da atı tökezledi ve yere düştü. Şehit olmuştu. "Bu su nasıldır?" Bir gün de Resûlullah Efendimiz, bâzı sahâbîlerle çok susamış halde bir kuyu başına gelip, sordu o havalinin insanlarına: - Bu su nasıldır? - Tuzludur, içilmez, dediler. Efendimiz; - Bilâkis, bu su güzel ve tatlıdır, buyurdular. Gerçekten su tatlı oldu ânında. Şeker gibi. İçip kandılar. O günden sonra öyle meşhur oldu ki, uzak yerlerden su almak için o kuyuya gelirdi insanlar. E-mail: abdullatif.uyan@tg.com.tr Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com